....
Geç gelen adalet, adalet midir?
Bu yaşananlara değdi mi?
Haksız yere bir insanı, üstelik ülkemizde eşi benzerine az rastlanır kültüre sahip bir insanı içeride tutup sağlığından etmeye değdi mi?
Nedir bu nefret?
Neden bu kötülük?
Öncelikle buruk ama güzel bir haberle başlayayım.
Aysel Tuğluk tahliye edildi!
Peki kötü habere gelecek olursak
Ey yemyeşil tarlalar! Ey ruhun, sonsuz baharların hüküm sürdüğü kırları! Dünyanın ölümcül kuraklığıyla yanıp kavrulmuş da olsalar insanlar senin içinde tıpkı sa bahın taze yoncalarındaki taylar gibi yuvarlanırlar ve bir an için bile olsa Üzerlerinde ölümsüz hayatın o serin çiy damlalarını hissederler. Ah keşke Tanrı izin verse de bu mübarek huzur anları hiç bitmese! Ama hayatın o karı şık, çapraşık iplikleri çözgülerle atk ı larla örülüdür; hu zurun içinden fı rtınalar geçer; her huzur anı için bir fır tına vardır. Hayatta hiç geriye dönmeden hep ileriye gi dilmez; aşama aşama ilerleyip son durağa gelmez insa noğlu; bebekliğin bilinçsiz büyüsünden çocukluğun he sapsız kitapsız inancına, ondan ergenliğin güvensizliğine (herkesin yazgısı), ardından kuşkuculuğa, sonra inanç sızlığa ve nihayet "eğer" denen insanlığın o düşünceli hu zuruna sıra sıra geçmeyiz. Hepsini geçtikten sonra yeni den başa döneriz ve tek r ar bebek, çocuk, adam ve sonra sonsuza kadar "eğer" de kalırız. En son limanımız neresi dir, nereye son kez demir atarız bir daha demir almama casına? En bitk i nlerin bile asla yorulmadan yelken açıp dünyayı dolaşacağı insanı sarhoş eden havalar hani?
Kâbe, "Beyt-i Atik'tir. Atîk, köle âzâd etme manasına gelen "atk" kelimesinden olup hür demektir. Özel mulkiyetten , zorba ve despot rejimlerin saltanatından âzât olan ev. Onun üzerinde hiç kimsenin eli yoktur. Ev sahibi Allah, ev halkı insanlardır.