Duyguları paramparça, kanatları acı içinde, hayal aleminde,
Bir kere dahi baba masalıyla uyutulmamış,
küçük bir kız çocuğuydum ben.
Yine de, kendi kendimi koynuma alır,
kocaman kocaman hayaller kurardım.
Belki babam okşar diye sürekli saçlarımı tarardım.
Dışları gibi içleri de güzel olsun diye
bebeklerime makyaj malzemesi yedirir, entarimdeki
bazen vatan…
bazen bir gaye-yi hayâl uğruna
kardeş kardeşi vurmuş,
insan insanı boğmuş insan kanında.
henüz bıyığı terlememiş bir oğul getirmişler bembeyaz kefeniyle,
elleri ayakları yok, kurşun yarası kızıl karanfil gibi açmış alnında
delikanlılara ölümü hiç yakıştıramadım…!
.
hiroşima ne ki, bütün gönderip
parçaları gelen oğlu yerine ölmek isteyen ana yüreğinin yanında
düşündüm, şu deniz hangi ananın gözyaşı, bu insan çölünün ortasında
.
hangi buluta baksam çığlık yağıyor
hangi ananın kapısını çalsam…
acı biriktiriyor, ölüm sağıyor
oysa hangi ana günahkârdır, cennet ayağının altında?
analara ölümü hiç yakıştıramadım…!
İzlediğim 1300 küsür yabancı filmden en ennn sevdiklerimdir..Sevdiğiniz ve size 'enteresan' gelen filmleri benimle paylaşın. Bana da, izlemediysem, fikir olsun..
-The Sopranos
-Hannibal (dizi)
-The Wire
-The Leftovers
-Oldboy
-Baba serisi
Bu inceleme yer yer SPOILER içerebilir arkadaşlar. Bilginiz olsun...
Bir gün Fransız Şair Louis Aragon kuyuya bir taş atmış ve demiş ki; 'Cemile, dünyanın en güzel aşk hikayesidir.' O taş şimdilik kuyunun dibinde kalsın bir süre... O esnada ben size kısaca başka bir hikayeden bahsedeyim...
Ben askerliğimi 2007 yılında kısa dönem olarak yaptım.
"Savaşı biliyorum evladım. Yalnız insanlar değil, atlar, cümle mahlukat, kurt kuş, börtü böcek, kelebekler, arılar, ağaçlar, otlar, hava, su, su da kırıma uğruyor."
Aysun Kayacı'nın sosyoloji dünyasını çatlatan meşhur tespitini pek çoğunuz bilirsiniz;
"Ben vergi veriyorum niye vergisini vermeyen, 'dağdaki çoban'la benim oyum eşit mesela. Niye? Hiç vergisini vermeyen biriyle niye benim oyum eşit. O benim kadar duyarlı benim kadar sorumluluk sahibi bir şekilde yaklaşıyor mu acaba"
'BEN VERGİMİ
Kitaba harcadığımız parayı, atlar için harcadığımızla kıyaslarsak, yerin dibine girmemiz gerekmez mi? Kitap sevene kitap delisi diyoruz. Kimseye at delisi dediğimiz yok. Kitap yüzünden sefalete düşen görülmemiş. At uğrunda iflas eden edene.
Siyah İnci
Aranızda çizgi film izleyenler var mı, bilmiyorum. Hani orada atlar konuşuyor. Acılarını, sevinçlerini, hüzünlerini, neşelerini anlatıyor.
Gerçek hayatta ise hepimiz biliyoruz. Atların çizgi filmlerdeki gibi konuşup dilleri olmadığını..
Hoş.. Dilleri olsa bizlere neler anlatırlardı acaba ? Hiç düşündük mü?
Eminim konuşsalardı.. Siyah İnci gibi sabit mengene kayışı ve suluk zincirinden çektiği acıları bize bir bir anlatırlardı. Gerçi bunlarla kalsalar iyi.. Kendi ağırlıklarından katbekat daha ağır yük ve yolcu arabaları taşımalarından, seyislerinin onları düzenli beslemediğinden veya nalları çıktığında toynakları arasına sıkışan taş parçalarından, sırtlarında her defasında şiddetle şaklayan kırbaçtan, kendilerine kötü muamele edilmesinden tutun, gözyaşlarını hep içlerine akıttıklarından bahsedelerdi sanırım.
İşte Siyah İnci, atlara kötü muamele edenler ve zorluklar karşısında pes etmeyen, umudu olan, yenilmez bir at. Hikaye bu ya.. Kitapta geçenler de onun yaşadıkları..
Keyifli okumalar diliyorum..
๑ ◕‿◕ ๑
Suçtur kadın olmak.
Çünkü herkesin sahip olmak istediği bir bedenin vardır.
Korumak zorunda olduğun bir namusun ve sevmeye yasaklı törelerin.
Adam gibi adam derler de, kadın gibi kadın demezler mesela..
Taş gibi derler. Soğuk olmak zorundadır, hissetmemesi gerekir, iyi gözükmelidir.. Ama öyle çok iddialı da olmaması gerekir. Erkeğin yanında yerini bilmelidir. Kadın olmak suçtur bu hayatta. Seversin deli derler, sevmezsin kötü derler.
Elde ederler basit olursun, elde edemediklerinde konuşmalara meze olursun.
Susarsın bir şey bilmiyor derler, susmazsın dili uzun derler.
Erkek olmak doğuştan bir güçtür, kadın olmak eksikliktir, güçsüzlüktür.
Eksik etektir kadın..
Aklı ermez, gözü açılmamalı, sırtından sopa karnından sıpa eksik olmamalıdır.
Kadın, şeytana açılan kapıdır çünkü.
O kapıyı, kadına açtırtmamalı.
Oysa erkektir kadını eksik hale getiren, namusunu alıp etek altına iten, inançlarını yok eden.
Erkektir bir melekten şeytan yaratmasını bilen.
Kadın olmak eteğini uzun tutmaktır, başkalarının günahlarının bedelini kendisinin ödemesidir.
Kadın yüzeyseldir görünürde ve karmaşıktır erkekten istediği şeylerde.
Oysa kadın derindir ve derine dalmasını bilen vurgun yeme ihtimalini de göze alabilmelidir.
Cesurdur kadın, erkek gibi tartıp biçmez.
Seviyorsa bodoslama atlar, sevdiği için tüm engelleri aşar.
Oysa erkek korkaktır. Ne kadının ilgisini kaybetmek ister ne de ona bir gelecek vaad eder.
Daha iyisini bulamazsa, elinin altındaki ile idare eder.
Kadın karmaşık gibi gözükür ama istediği üç şey; sevgi, sadakat, dürüstlüktür..
~ Nâzım Hikmet ~
Esra Kurt kardeşimizin yaptığı ( #30997659 ) Mehmet Uzun etkinliği vesilesiyle yazılacaktır. Kendisine bu vesileyle teşekkür ediyorum. Böyle güzel bir etkinliği yapan yoğun duygulara sahip kendisi incelememizi okumasın. (Bu şaka tabi) :)
Bazı kitaplarda olduğu gibi biz de yazımızda bir
Taş Sektirme Ustası kitabı üzerine yazılan incelemeleri okurken fark ettim ki, taş üzerine söylenmiş ne kadar atasözü ve deyimimiz varmış. Oysa sıradan bir taş ama marifet bakmakta değil görebilmekte derler ya işte, yazar görmüş taştaki kerameti ve deyim
Atla insan arasındaki tek fark , atın atı kıskanmamasıdır. Atlar bu konuda kıskançlık nedir bilmezler. Tanrı ' ya şükür, insanlar da atları henüz kıskanmayı öğrenemediler..
Merhaba, sizler ile geçen gün paylaşmış olduğum sinema filmlerine ve yönetmenlerine dair iletimin beğenildiğine dair çok sayıda geri bildirim aldığım için bundan cesaret alarak daha kategorik iletiler paylaşmaya karar verdim.Beni mazur görün.Bundan sebeple ilk durağım İran Sineması olacak.Size bu ülkenin sinemasına dair bildiklerimi elimden