Arif Bilgili
Elinde ufak bir bavul, gerçek dünyada belki yanıp tutuştuğun markaların hepsinden uzaksın. Zira burada ayakkabı giymek bile, kavgaya hazırlanmakla eş değer sayılıyor. O pahalı ayakkabıların hükmü yok anlayacağın. Bulutları, çimenleri, herşeyi özleyebileceğin bir mekana uğurlanıyorsun. Köstekli saat tıkırtısıyla ilerleyen
Samuel Beckett . 1928-1930 yılları arasında İngilizce okutmanlığı yapıyor ve eserlerini İngilizce yazmaya başlıyor. Ardından aynı kolejde Fransızca okutmanlığı yapmaya devam ediyor. 1945’ten sonra eserlerini Fransızca yazmaya
“ Bir öğle vakti bağlanan telefonda karşıma Oğuz Atay çıktı. Söze derhal sen diye başladı:
-“Sen rakı içer misin?”
+“Arada evet...”
-“Peki şalgam suyuyla birlikte içtin mi ?”
+“Hayır”
-“Güzel. O halde bu akşamüstü saat altıda Atlas Sineması’nın girişinde ol. Seni bir yere götüreceğim. ”
Dediği saatte buluştuk. “bir yer” dediği, Ağa Camii’nden
HAYATIM VE HAYATIMA OLAN SEVGİM ADINA YEMİN EDERİM Kİ, HİÇBİR ZAMAN BİR BAŞKA İNSAN İÇİN YAŞAMAYACAĞIM VE BAŞKA BİR İNSANDAN BENİM İÇİN YAŞAMASINI İSTEMEYECEĞİM.
Ganîdir aşk ile gönlüm ne mülküm ne menâlim var
Ne vasl-ı yâra handânam ne hicrândan melâlim var
-Gönlüm aşk ile zengindir, ne malım ne mülküm var;
ne sevgilime kavuşmakla sevinirim ne ayrı olmaktan üzüntüm var-
Ne sağ olmak murâdımdır ne ölmekten kaçar cânım
Cihânda hasta-i aşk olalı bir hoşça hâlim var
-Ne sağ olmayı dilerim, ne de canım
"Atlas Okyanusu'nun dibinde bir kitap yatıyor.Anlatacağım işte onun hikayesi." diyerek yazar kitabına başlıyor ve bu hikâyenin içine okuyucuyu da çekiyor.
Semerkant kitabı, tarihe damgasını vuran üç İranlının şair, astrolog ve matematikçi Ömer Hayyam, Selçuklu veziri Nizam-ülmülk ve Alamut kalesinden dünyaya terör estirmiş Hasan