Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
FİLDİŞİ TİCARETİ Korkunç gerçek şu: Bugün Afrika’da 15 dakikada 1 fil öldürülüyor. Yeni doğan fil nüfusu, bu kayıptan doğan açığı kapatmaya yetmiyor. Ölümlerin sebebi malum; yetişkin bireylerin uzun, parlak, beyaz dişleri... Dişleri henüz uzayıp gelişmemiş yavrular ise sağ bırakılıyor ve çoğu zaman, kanlar içindeki annelerinin yanı başında, ne yapacaklarını bilemez halde bulunuyorlar. Dayanması güç bir manzara... Yavru filler üç yıl boyunca süt emdikleri için annelerine bağımlılar. Hayatta kalma becerilerini de sürülerinden öğreniyorlar. Bir şekilde yırtıcılardan kurtulup yolları kurtarma ve rehabilitasyon merkezlerine düşenler ise -eğer travmalarını atlatabilirlerse- bu becerileri insan ailelerinden ve kendileriyle aynı kaderi paylaşan yoldaşlarından öğreniyorlar. Sütten kesildiklerinde ise tekrar doğaya dönüyorlar. Fildişinin uluslararası ticareti 31 yıl önce yasaklandığında fiyatlar dibe vurmuş ve fil nüfusu artmaya başlamıştı. Ama 1999 ve 2008 yıllarında, Güney Afrika ülkelerinin ellerinde kalan fildişi stoklarını -tek seferliğine- satması için bu yasak kaldırıldı. Sonuç: Fildişi ticaretinin tekrar “kabul edilebilir” hale geldiği algısı önce talebi, sonra fiyatları ve beraberinde kaçak avcılığı artırdı. 2016’da yapılan Büyük Fil Sayımı’na göre, Afrika fillerinin sayısı 2007’den bu yana yüzde 30 azaldı. Bu dev canlıların popülasyonu, tarihin en düşük seviyesine gerilemiş durumda.
GERGEDAN BOYNUZU TİCARETİ Geleneksel Çin tıbbının 3 bin yıllık tarihinde, gergedan boynuzu bitkilerle karıştırılarak, enfeksiyon tedavisi ve ateş düşürücü olarak kullanılageldi. Ancak modern tıpta gergedan boynuzuna yer yok. Tayvan’da yapılan bir araştırma, gergedan boynuzunun çocukların ateşini bir süreliğine düşürdüğünü, ancak etkisinin Aspirin kadar bile olmadığını ortaya koydu. Farklı ülkelerde yapılan araştırmalar da yeni bir şey söylemiyor bu konuda. Foto-muhabir Brent Stirton’ın dediği gibi; “Gergedan boynuzunun kanıtlanmış hiçbir tıbbi etkisi yok. Tüketicilere söyleyebileceğim tek şey, aptal yerine konuldukları.” Çin, Tayvan ve Güney Kore’de tıpta gergedan boynuzu kullanımı 1993’te yasaklansa da, son 10 yılda sadece Güney Afrika’da 7 binden fazla gergedan öldürüldü ve boynuzları çoğunlukla Çin ve Vietnam’a kaçırıldı. Tehlikeden habersiz gergedanlar silahla, ya da mızrakla vuruluyor, ardından boynuzları balta, ya da elektrikli testereyle kesiliyor. Bu acımasız eylem sonucunda boynuzun kilogramı 65 bin dolardan alıcı buluyor Vietnam karaborsasında.
Reklam
KÖPEKBALIĞI YÜZGECİ TİCARETİ Köpekbalığı yüzgeci, 2 bin yıl önce, Han Hanedanlığı döneminde Çin mutfağına girdi. O zamanlar sadece imparator ve heyetine servis edilen “lüks” bir üründü. Bugün ise Çin’in yeni zenginleşmeye başlayan orta sınıfı (yani milyonlarca kişi), kâsesine 100 dolar ödeyip köpekbalığı yüzgeci çorbası içebiliyor. Bu uğurda, her yıl 70 milyon yetişkin, genç, ya da yavru köpekbalığı avlanıyor. Karaya çıkarılan yırtıcının kuyruğu ve yüzgeci uzun bıçaklarla kesiliyor, sonra da bu halde suya geri atılıyor. Çünkü besin değeri taşımayan eti “değersiz” görülüyor.
DÜNYA BEŞ YOK OLUŞ ÇAĞI GÖRDÜ Yaşadığımız gezegende tarihin farklı zamanlarında yok oluşlar yaşandı. Bunlardan ilki, yaklaşık 450 milyon yıl önceydi. Ordovisyen-Silüryen yok oluşu olarak tanımlanan bu ilk büyük yok oluşa bir buzul sürecinin yol açmış olduğu düşünülüyor. O dönemde yaşayan tüm türlerin neredeyse yüzde 70’i yok oldu. Büyük yok oluşların sonuncusu ise yaklaşık 66 milyon yıl önce yaşandı. Kısaca K-T yok oluşu diye isimlendirilen bu olay, dev cüsseli dinozorlar dâhil birçok canlının ortadan kalkmasıyla sonuçlanmıştı. Bu yok oluştan kurtulanlar arasında kuşlar ve o dönemde evrimleşen bazı memeliler vardı. Bu beş büyük yok oluş sırasında insan henüz dünyada yoktu. Olaylar doğal seyri içinde gerçekleşiyordu. Ne zaman insan ortaya çıktı ve toplu yaşamı öğrendi, işte o zaman işler de değişmeye başladı. Yaşadığımız dünyadaki biyolojik çeşitlilik, artan insan nüfusu, değişen iklim ve küresel ısınma ile darboğaza girdi. Virüsler, hastalıklar ve salgınlar kendini acımasızca göstermeye başladı. İnsanın doğaya müdahalesi öngörülemeyen bir ivme kazandı. Büyük altyapı yatırımları biyolojik çeşitliliği tüm dünyada tehdit eder oldu. İşte bu nedenle dünya ev sahipliği yaptığı türleri hızla kaybediyor; IUCN yakın zaman içinde 866 türün yok olduğunu raporladı. Şu anda insan aktiviteleri sonucu şekillenen ilk jeolojik dönemi, yani Antroposen çağını yaşıyoruz ve beş büyük yok oluşu deneyimleyen gezegenimiz de bugün artık altıncı yok oluşun içinde. Bu işin en büyük sorumlusu ise bu kez şüphesiz insanoğlu.
Dünya haritasına baktığımızda, en alt kısımda bembeyaz bir kıta görüyoruz ve burası genellikle sadece "çok soğuk ve penguen dolu" bir yer olarak biliniyor. Antarktika, bizim kullandığımız mercator dünya haritasında dümdüz görünse de 14.2 milyon kilometrekare büyüklüğünde, etrafı Güney Okyanusu ya da diğer adıyla Antarktika Okyanusu ile çevrili, dev bir kıta. Tek başına Avrupa ve Avusturalya’nın yüzölçümlerinden daha büyük. Güney Okyanusu, dünya denizlerindeki akıntılar ile çeşitli canlıları Antarktika kıyılarına sürükleyerek buradaki deniz yaşamını canlı tutuyor. Dünyanın en hızlı deniz akıntısı da burada yer alıyor.
98 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Atlas, yeni sayısında koronavirüs salgını ve karantina günlerini konu alıyor. Doğadaki canlanmaya Türkiye ve dünyadan etkileyici fotoğraflarla yer veriliyor. Türkiye’den karantina manzaraları, kentlerin değişen çehresi derginin bir diğer başlığı. Osmanlı’da ilk karantina uygulamaları ve halkın tepkisi de dergide. bulunuyor Atlas pandemi hastanesinin bir gününü sayfalara taşıyor. geçiriyor. Pandemi hastanesinde yaşananları, sağlık çalışanlarının fedakârca çalışmasını yazı ve fotoğraflarla okurlarına sunuyor. Dünyada vahşi yaşam suçları, Atlas’ın bu sayıdaki diğer dosyalarından biri. Yeni çağın kâşifleri olan virüs avcılarının araştırmaları, virüslerin etkileri, bir anda günlük yaşamımızın parçası haline gelen maskelerin tarihi, uzay çalışmalarında sosyal izolasyon ve dezenfeksiyon da Atlas’ın başlıklarından bazıları. Dergide ayrıca Antarktika’da Türkiye’den giden bilim insanlarının çalışmalarına, yaptıkları keşiflere yer veriliyor. Eski doğa bilgeleri olarak bilinen Druidler de Londra’nın bomboş sokaklarında yaptıkları bahar töreniyle Atlas’ın mayıs-haziran sayısına konuk oluyor. İyi okumalar.
Atlas - Sayı 326 (Mayıs/Haziran 2020)
Atlas - Sayı 326 (Mayıs/Haziran 2020)Atlas Dergisi · Doğan Burda Dergi Yayıncılık · 202014 okunma
Reklam
"...Daha önceki siz, bugünkü sizi oluşturuyor ve gelecekteki sizi de bugün ne yaptığınız belirleyecek... "
"...Yani, 'kendini bil'. İnsanın haddini bilmeyi, ekosistemin yöneticisi veya sahibi değil, bir üyesi olduğunu çok geç olmadan öğrenmesi gerekiyor. "
%41 --> İstanbul ve Ankara 'da Mart ayının ikinci yarısında ilk yarısına göre azotdioksit kirlilik oranındaki ortalama düşüş oranı. . . . %51--> Günlük uçuş sayısındaki düşüş oranı. . . . 12-20 MİLYON VARİL--> Dünyada günlük petrol talebindeki tahmini düşüş (normalde yaklaşık 100 milyon varil) . . . %50--> New york'taki karbonmonoksit seviyesinin, geçen yılın aynı dönemine göre düşüş oranı.
İnsan popülasyonu son 200 yılda yaklaşık yedi milyarlık bir artış gösterdi. . . 1960'lı yılların başında üç milyar olan dünya nüfusunu bugün 8 milyar ile ifade ediyoruz. Her on yılda bir dünya nüfusuna 1.3 milyar kişi daha ekleniyor.
Reklam
Belki gelecekte dünya için zararlı bazı virüsler Antartika'da buzulların erimesi ile açığa çıkacak.
"Her felaket filmi, dikkate alınmayan bir bilim insanıyla başlar" -Neil deGrasse Tyson
Yarasalar, kısıtlı bir perspektiften bakıldığında dünyanın en tehlikeli hayvanları; tükürüklerinde, kanlarında, derilerinde çok sayıda öldürücü virüs taşıyorlar. 100 milyon yıllık evrimsel adaptasyon sürecinde, diğer hiçbir memelinin geliştiremediği ölçüde virüslere bağışıklık kazanmışlar.
Geleneksel Çin tıbbının 3 bin yıllık tarihinde, gergedan boynuzu bitkilerle karıştırılarak, enfeksiyon tedavisi ve ateş düşürücü olarak kullanıla geldi. Ancak modern tıpta gergedan boynuzuna yer yok.
Pangolinler, yarasalarla beraber yeni koronavirüs salgınında rol oynadıkları düşünülen iki yabani türden biri. Pangolinlerdeki koronavirüs gen diziliminin, insanlardaki virüs ile yüzde 85.5 ila 92.4 oranında eşleştiği görülmüştür. Yani henüz kesinleşmese de virüs mutasyona uğrayarak yarasalardan pangolinlere, pangolinlerden de insanlara geçmişe benziyor.
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.