Çağrı

Çağrı
@atomikkarinca
Odan kireçtir senin Yüzün güleçtir senin Elin elime deyse Tenin ilaçtır senin...
Reklam
Sana can atıyorum erkekçe sözlerle Okşayan kımıltılar, derin susuşlarla, Fışkıran kahkahalarla, etlerimde yaralarla. Sana can atıyorum sığınak Kolların sarıp sarmalasın beni asmalardan daha güçlü. Sana can atıyorum anılar ormanı Huzur dolu bir ova ol bana. Sana can atıyorum fırtınalı gök Ve yağmurdan daha canlı durgunluk. Can atıyorum sana, can atıyorum – Öyle güçlü bağlan ki bana Varlığı yaratalım birlikte Ve sonsuz öldürelim ölümü…
Siz, sevdalarınızı kasalarda saklıyorsunuz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Lars Forsell - Büyü
Gir içime, öl, gemici! Rüzgar ol, durmadan es! Kanım ol, korkum ol, ölümüm ol benim! Yeter ki yardım et biraz, yola çıkayım Sonra kum yap beni istersen Toprak yap! Ver elini gemici, merhaba! Korkuyorum, çelimsizim Önemsizim, dışarda kalmışım. Gir içime, bir ülke ol! Rüzgar ol, gül ol! Yüreğimin sahiline çarpıp kırılan Dubaları, fıçıları duyuyor musun? İçimde öl benim, gemici Ki gün ışığına çıkabileyim Sözcüklerimi bulabileyim Sonra gelsin ölüm, ona razıyım.
Sayfa 210
Biz ODTÜ'de İngilizce 3 kelime öğrendik: Yanke go home.
Reklam
İstanbul alzheimer olmuş bir hastadır. Çünkü müzeleri, çağdaş anlamıyla kütüphaneleri, meydanlarında heykelleri yoktur.
Sayfa 141
Rıfat Ilgaz
"Siz Afet Muhteremoğlu'yla İzmit'te evlenmiştiniz, nikahınızı da bizim Avni Gönenç kıymıştı, anımsıyor musunuz?" Hayatı cezaevlerinde geçen Rıfat Ilgaz'ın yanıtı son derece anlamlıdır: "Bana çok kıydılar, onun için anımsamıyorum."
Sayfa 37
Her dilin grameri bir deneyim kuramıdır, hatta bir ideolojidir. Kurallar ve sınırlar koyar ve baktığımızda içinden her şeyi gördüğümüz, herkesin gözüne uyan mercekler imal eder. Bir dil -konuşanın tercihi doğrultusunda değil- gramer kurallarınca belirlenir: İnsan zihni genellikle gramer ya da sözdizimi ile çalışan bir makine gibi görülüyor artık.
Bereket versin, Epicurus çıkmış ortaya. Onu dinleyiniz. Hayır, diyor Epicurus, dünyayı tanrılar yaratmadı, yönettikleri de yok onu, insanların işleriyle uğraştıkları da yok; derin bir sessizlik içinde ölümsüzlüklerini sürüyorlar; onların yapıları, doğaları da bize ilişkin şeylerden ayırıyor onları, uzaklaştırıyor; ne bir acı duyabilirler onlar, ne de bir tehlike duygusu içinde olabilirler; kendilerine özgü zenginliklerle donatılmış olan tanrıların bize ilişkin şeyleri gereksinmeleri beklenemez; bizim erdemlerimiz karşısında duyarsızdırlar, öfkeden vb. anlamazlar.
Cumhuriyet tarihinde üç büyük primitif akümülasyon ya da "ilkel birikim" süreci ve dönemi var. Birincisi, savaş ve sürprizli mübadele işlerindedir. İkincisi, varlık vergisi yoluyladır. Üçüncüsü özelleştirme ve globalleşme dönemindedir. Birincide büyük toprak ağalarını, ikincide büyük sanayi ve ticaret zenginlerini ve üçüncüde, "dünyaca ünlü" dolar milyarderlerini yaratabildik.
Reklam
Bu evde çalışanlara bakınca bugünün insanının gerçekten bizlerden daha bilgili, çok daha bilgili olduğunu kabul etmeliyim. Yaşamlarının daha da iyileşebileceğine inanıp, bu yönde çaba sarfediyor, ancak bu arada var olmaktan duyulan sevinci de kaybediyorsunuz.
Sayfa 124
"Gökyüzü nasıl alınır ya da satılır? Biz havanın temizliğinin ya da suyun pırıltısının sahibi değiliz. Bunları bizden nasıl satın alacaksınız? Anılarımız ve tecrübelerimizle dünyanın her köşesi halkım için kutsal ve yücedir. Beyaz adamın bizim adetlerimizi anlamadığını biliyoruz. O gece gelip, topraktan ihtiyacı olan şeyleri alan bir yabancıdır. Dünya onun dostu değil, düşmanıdır ve dünyayı ele geçirdikçe ilerler. Dünyayı çocuklarından çalar. İştahı, dünyayı hırsla yutar ve geriye bir çöl bırakır. Bütün hayvanlar yok olduğunda, ruhumuzun büyük yalnızlığı nedeniyle öleceğiz, hayvanlara ne olursa bizim de başımıza o gelecektir. Her şey birbirine bağlıdır. Dünyanın başına ne gelirse, aynısı dünyanın çocuklarının başına da gelir." 1855'te topraklarını satın almak isteyen ABD hükümetine kızılderili reisinin cevabı
155 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.