Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
469 syf.
10/10 puan verdi
𝘉𝘰𝘻𝘬𝘶𝘳𝘵 𝘣𝘪𝘻𝘪𝘮 𝘶̈𝘯𝘶̈𝘮𝘶̈𝘻, 𝘚̧𝘢𝘯 𝘥𝘰𝘭𝘶𝘥𝘶𝘳 𝘥𝘶̈𝘯𝘶̈𝘮𝘶̈𝘻. 𝘌𝘳𝘪𝘯𝘤𝘦 𝘴𝘰𝘯 𝘨𝘶̈𝘯𝘶̈𝘮𝘶̈𝘻, 𝘉𝘶̈𝘵𝘶̈𝘯 𝘥𝘪𝘳𝘭𝘪𝘬 𝘥𝘶̈𝘴̧ 𝘰𝘭𝘶𝘳. Önce kısa bir özet geçeceğim: Çuluğ Kağan Çinli bir katunla evlendikten sonra birlik ve dirlik yavaş yavaş kaybolmaya başlar. Çuluğ Kağan'ın oğulları Çinli katundan pek hoşlanmasa da babalarına, atasına karşı gelmenin saygısızlık olduğunu
Bozkurtların Ölümü
Bozkurtların ÖlümüHüseyin Nihal Atsız · Baysan Basım Yayın · 19903,209 okunma
- Sen bu aklınla yüce bir Tarkan olsan gerekti. - Senin gibi bir beğ olmaktansa olmamak yek…
Reklam
" Bu Türk ülkesini hem beğeniyor, hem yadırgıyordu. Burada açık ve temiz bir hava insanı sağlamlaştıran kımız ve gürbüz, sağlam kızlar olduğu için Türk ellerini seviyordu. Fakat güneşi keskin soğuğunun sert kişilerinin çetin ve kızlarının sarp olmasını hiç beğenmiyordu. Şimdi Çinde olsaydı,hoşuna giden bir kızı çoktan elde etmiş olurdu. Halbuki kendisi ünlü bir beğ olduğu halde burada her hangi bir kızı elde etmek şöyle dursun, onunla arkadaşlık bile edememişti."
Sayfa 60
Bu Türk ülkesini hem beğeniyor, hem de yadırgıyordu. Burada açık ve temiz bir hava, insanı sağlamlaştıran kımız ve gürbüz, sağlam kızlar olduğu için Türk Ellerini seviyordu. Fakat güneşinin keskin, soğuğunun sert, kişilerin çetin ve kızların sarp olmasını hiç beğenmiyordu. Şimdi Çin’de olsaydı, hoşuna giden bir kızı çoktan elde etmiş olurdu. Halbuki kendisi ünlü bir beğ olduğu halde burada her hangi bir kızı elde etmek şöyle dursun, onunla arkadaşlık bile edememişti.
Beg Sagusu
Çuluk Kağan öldü mü? Türkler başsız kaldı mı? Korkak Çinli güldü mü? Parçalanır yürekler! Kim bize kurdu tuzak? Tanrı Türklerden uzak! Kağandır yurda bezek, Parçalanır yürekler! Çuluk Kağan yiğitti, Şimdi uçmağa gitti. Bunu bize kim etti? Parçalanır yürekler! Yıldızımız sönmüştür, Yağılar sevinmiştir, Kağan ağulanmıştır, Parçalanır yürekler!
Tüng Yabgu Kağan’ın Elçileri
Güz gelmişti. Türk Ellerinin yaman yüzü Çin beği Şen-king'i bayağı sayrı etmişti. Bu Türk ülkesini hem beğeniyor, hem de yadırgıyordu. Burada açık ve temiz bir hava, insanı sağlamlaştıran kımız ve gürbüz, sağlam kızlar olduğu için Türk Ellerini seviyordu. Fakat güneşinin keskin, soğuğunun sert, kişilerin çetin ve kızların sarp olmasını hiç beğenmiyordu. Şimdi Çin'de olsaydı, hoşuna giden bir kızı çoktan elde etmiş olurdu. Halbûki kendisi ünlü bir beğ olduğu halde burada her hangi bir kızı elde etmek şöyle dursun, onunla arkadaşlık bile edememişti
Reklam
Almıla ardına baktı: Çinli beğ kendisine yaklaşırken ötekiler de ona yaklaşıyorlardı. Gözleriyle arkasını bir süzdü: Onbaşı Pars’ı görmüştü. Göz göze geldikleri zaman sanki ikisinin gözlerinden birer gizli ışık çıktı ve bu ışıklar ok gibi giderek ötekinin yüreğine yerleşti.
- "Ben Türgiş Beği Oğulçak Buğra Beğim! Tüng Yabgu Kağan'ın ikinci elçisiyim. Bunları Kağanımız yüce Kara Kağan'a yolladı" dedi. Deriden yapma kutunun içi altın dolu idi. Oğulçak Buğra yerine dönünce ikinci beğ ilerleyip Kağan'ı selamladı..
- Sen bu aklınla yüce bir Tarkan olsan gerekti. - Senin gibi bir beğ olmaktansa olmamak yek. 𐰚:Ek, k
Atsız Beg Bozkurtların Ölümü
Kür Şad ölmüş, fakat attan düşmemişti. Ölmüş, fakat yenilmemişti.
Reklam
Kağanı selamlayıp kendilerini tanıttılar.
- Ben Ötüken'in buğrası, katı demir bilekli, kara aslan yürekli, sırtına yer değmeyen, kimseye baş eğmeyen İnal Tarkan'ım! - Ben barış olsa erdemli, yoksul görse yardımlı, vursa buğa deviren, göğe ağaç savuran Tinesi Oğlu'yum! - Ben taşı sıksa tuz eden, az iş edip öz eden, güçlü erler arısı, Kara Kağan'ın çerisi, yüce Karluk beğiyim. Adıma Ay Doğmuş derler! - Ben, Kırgızların arslanı, Gökmen Eli kaplanı, tipi olsa at süren, yer deprense dik duran, kılıç vursa taş yaran Alp Bamsı'yım! - Ben, Dokuz Oğuz güçlüsü, yetmiş yağı öçlüsü, yedi kızın dileği, Selenge'nin ulağı, kara yelle yarışan, boz ayıyla vuruşan, dokuz alpla güreşen Bilge Tudun'um! - Ben, Işbara Alp yoldaşı, on dört erin kardeşi, tok kayaya yaslanan çılgın suda ıslanan, yirmi eri taşıyan Onbaşı Yamtar'ım! - Ben, Basmıl Eli Doğan'ı, yüce erler yamanı, fiske vursakan döken, haykırdıkta dağ çöken, kayaların kayası, yenilmez güç eyesi (sahibi) Saçlı Beğ'im!
Katun da öfkelenmişti. İşte bir ozan yüce bir beğ olan kendi kardeşiyle açıkça alay ediyordu. Kağana eğilerek: - Bu bayağı kişinin yüce konuğu kınamasına göz yumacak mısın? dedi. Kağan aynı taş hareketsizliği içinde cevap verdi: - Ozanların sözü kutludur kesilmez
376 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Bedenler Ölür, Ruh Yaşar
Bozkurtlar; Hüseyin Nihal Atsız hocanın, ilki 1946 yılında "Bozkurtların Ölümü" ikincisi ise 1949 yılında "Bozkurtlar Diriliyor" yazmış olduğu seri romandır. Vermiş olduğu eserlerde Türk tarihini bir bütün olarak ele alan Atsız Beğ, Türk milletinin kutlu uzun yürüyüşünün bir durağı olan Göktürk devri zamanını ele alır bu romanında. Anayurt olarak tanımladığımız Moğolistan Orta Asya bölgesinin Ötüken coğrafyasını görmediği halde bir nesile aşılayan ve eşsiz betimlemeleriyle ruha işleyen Atsız Beğ, Türk ülküsünün çileli yolbaşcısıdır. Yaptığı betimlemeler öyle ki sanki okurken romanın karakterlerinden biri oluyor insan. Sonsuz bozkırda at koşturuyor, yağıların (düşman) üzerine kılıç vuruyor, adeta karabudundan (halk) biriymiş gibi yaşıyor insan. Günümüz de her kesimden geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmış, "okurken yaşatmak" ilkesi sayesinde roman. Fakat farklı düşünenler de yok değil. Onlara da eyvallah. Ama eğer ki okur iseler bu ön yargılı davranmakta hata ettiklerini göreceklerdir. Tarihi öğrenmekten ziyade sevelim.  Beş bin yıllık bir tarihin nesliyiz. Son söz olarak Kıraç Ata'nın dediği gibi  1300 yıl sonra bile Kürşad ve kutlu erlerin adları anılmaya devam etmekte ve Türk milletinin kültür genetiğine işlenmiştir. Vaktiyle bir Atsız varmış var olsun. Bedenler ölür ruh yaşar.  Türk Milletinin ruhu olan 3 Mayıs Türkçülük Günü Kutlu Olsun.
Bozkurtlar (Siyah Ciltli)
Bozkurtlar (Siyah Ciltli)Hüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 202114,4bin okunma
Kürşad’ın adı geçince budun arasında bir çalkalanma oldu. Çinli beğ ise üzerine yağdırılan bu kınamaların altında kendinden geçmiş gibi idi. İ-çing Katun bu deyişleri Çinceye çevirerek kendisine anlattıkça kuduruyordu. O denli köpürmüştü ki istemeyerek kılıcına el attı. Kara Ozan onun elini kılıcına attığını görmüştü. Şimdi kopuzla cevap veriyordu: Kılıcına el atma, Şimdi deyiş çağıdır. Ortalıkta dolaşan Ak kımız çamçağıdır. Yad elde oturanlar Bil ki yurt kaçağıdır. Senin kılıç dediğin Türk’ün oyuncağıdır.
99 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.