Tanrının “gel” buyruğu tatlılıkla erince Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice? Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası, Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince. Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır; İkisini birlikte verirler bir verince. Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir; Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince. Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü Çalamazsın sazını öyle inceden ince Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmaklar akar, ne çay; Dünyaya gelmedin say yağız yere girince. Bildiğin, neyse unut, Tanrı’ya kavuştun tut, Bir gün ölüm meleği seni yere serince. Şu gördüğün ne varsa birer birer küçük damladır, Bir denize akıyor hepsi yerli yerince. Bir gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır, Ölü diriye eştir, düşün biraz derince. Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince…
Atsız'ın başına sürekli bela açtığı için Maltepedeki metrukeden kurtulmak maksadıyla taşındığı Afşın Apartmanı yarım asırlık hayatını tamamlamak üzere. Kentsel Dönüşüme tabi tutulan apartman için yıkımın başlamasına bir iki ay kalmış. Atsız bu evde otururken de rahat bulamadı ama bu ev kimleri görmedi ki... Nejdet ve Reşide Sançar çiftinin evi, Hasan Oraltayın Almanya'ya taşınmadan önceki sahibi olduğu daire Afşın Apartmanındaydı. Sadri Maksudi Arsalın kızı Adile Ayda onu çat kapı bu evde ziyaret etmişti... Maviş diye çağırdığı manevi torunu Hakanı bu evin odalarında sevdi. Ona bu evde tekerlemeler okudu, ninniler söyledi ve gün geldi can yükünü bu evde derdi, şiirindeki gibi: Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü Çalamazsın sazını öyle inceden ince Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmak akar, ne çay; Dünyaya gelmedin say yağız yere girince. Bildiğin, neyse unut, Tanrı’ya kavuştun tut, Bir gün ölüm meleği seni yere serince. Şu gördüğün ne varsa birer damladır, Bir denize akıyor hepsi yerli yerince Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır, Ölü diriye eştir, düşün biraz derince. Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince
Reklam
Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır; İkisini birlikte verirler bir verince. Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir; Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince. Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü Çalamazsın sazını öyle inceden ince Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmak akar, ne çay; Dünyaya gelmedin say yağız yere girince. Bildiğin, neyse unut, Tanrı'ya kavuştun tut, Bir gün ölüm meleği seni yere serince. Şu gördüğün ne varsa birer damladır, Bir denize akıyor hepsi yerli yerince Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır, Ölü diriye eştir, düşün biraz derince. Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince...
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
Dünyaya gelmedin say yağız yere girince.
Tanrının 'gel' buyruğu tatlılıkla erince Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice? Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası, Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince. Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır; İkisini birlikte verirler bir verince. Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir; Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince. Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü Çalamazsın sazını öyle inceden ince Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmak akar, ne çay; Dünyaya gelmedin say yağız yere girince. Bildiğin, neyse unut, Tanrı'ya kavuştun tut, Bir gün ölüm meleği seni yere serince. Şu gördüğün ne varsa birer damladır, Bir denize akıyor hepsi yerli yerince Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır, Ölü diriye eştir, düşün biraz derince. Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince...
Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır, Ölü diriye eştir, düşün biraz derince. Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince...
Sayfa 70 - Ötüken Neşriyat
Atsız Hoca, bütün talebelerini yanında toparlıyor. Yusuf Kadıgil'di herhalde ilk giden öğrencisi, doğrusu hem öğrencisi hem tabutluk arkadaşıydı. Hani biraz küs ayrılmışlardı ya o sebepten herhalde hemen Altan amca gitti, peşinden Sami amca, Erk amca, sonra Yücel amca, Mustafa Amca şimdi de Aydil amca. Tanrının gel buyruğu erişiyor,
Reklam
11.12.1975
Tanrının 'gel' buyruğu tatlılıkla erince Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice? Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası, Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince. Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır; İkisini birlikte verirler bir verince. Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir; Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince. Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü Çalamazsın sazını öyle inceden ince Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmak akar, ne çay; Dünyaya gelmedin say yağız yere girince. Bildiğin, neyse unut, Tanrı'ya kavuştun tut, Bir gün ölüm meleği seni yere serince. Şu gördüğün ne varsa birer damladır, Bir denize akıyor hepsi yerli yerince Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır, Ölü diriye eştir, düşün biraz derince. Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince..
Atsız! Ölüm gerekmez teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince...
Dünyaya gelmedin say yağız yere girince.
Tanrının 'gel' buyruğu tatlılıkla erince Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice? Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası, Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince. Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır; İkisini birlikte verirler bir verince. Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir; Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince. Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü Çalamazsın sazını öyle inceden ince Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmak akar, ne çay; Dünyaya gelmedin say yağız yere girince. Bildiğin, neyse unut, Tanrı'ya kavuştun tut, Bir gün ölüm meleği seni yere serince. Şu gördüğün ne varsa birer damladır, Bir denize akıyor hepsi yerli yerince Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır, Ölü diriye eştir, düşün biraz derince. Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince...
Şu gördüğün ne varsa birer küçük damladır, Bir denize akıyor hepsi yerli yerince. (...) Atsız! Ölüm gerekmez teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince...
Sayfa 70 - Gel BuyruğuKitabı okudu
Reklam
"Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır, Ölü diriye eştir, düşün biraz derince. Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince…"
Ötüken YayıneviKitabı okudu
Gel Buyruğu
Tanrının 'gel' buyruğu tatlılıkla erince Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice? Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası, Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince. Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır; İkisini birlikte verirler bir verince. Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir; Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince. Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü Çalamazsın sazını öyle inceden ince Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmak akar, ne çay; Dünyaya gelmedin say yağız yere girince. Bildiğin, neyse unut, Tanrı'ya kavuştun tut, Bir gün ölüm meleği seni yere serince. Şu gördüğün ne varsa birer damladır, Bir denize akıyor hepsi yerli yerince Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır, Ölü diriye eştir, düşün biraz derince. Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince...
Atsız! Ölüm gerekmez teninde can yaşarken, Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince...
Sayfa 107Kitabı okudu
Tanrının "gel" buyruğu tatlılıkla erince   Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice?   Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası,   Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince.   Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır;   İkisini birlikte verirler bir verince.   Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir;   Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince.   Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü, Çalamazsın sazını öyle inceden ince. Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmaklar akar, ne çay; Dünyaya gelmedin say yağız yere girince.   Bildiğin neyse unut, Tanrı’ya kavuştun tut,  Bir gün ölüm meleği seni yere serince.   Su gördüğün ne varsa birer birer küçük damladır, Bir denize akıyor hepsi yerli yerince. Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır,   Ölü diriye eştir, düşün biraz derince.   Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken,  Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince...
Resim