Okuduğum en berbat kapanış cümlesine sahip
kitap. Babaanneye teşekkürler edip faslı kapamak biraz irrite edici geldi bana...Diğer yandan Aurora'nın incileri'ndeki karakterleri yazar çok detaylı tasvir edememiş. Yani bazı yerler eksik kalmış. Nigel Herrington karakterinin cesedinin Lusitania'da soğuk sularla buluşmasına anlam veremedim. Neden diye soru işareti oluştu zihnimde!Bana biraz Titanic'ten esinlenmiş olabileceğini çağrıştırdı nedense...Ayrıca aşk kitabı diye etiketlenen bir romanın içinde aşk adına çok kaliteli içerikler sunulmaması da ayrı bir güzafta kalan kavram oldu maalesef.
Hüzünlü ve melankolik bir aşkın dramatik bitişi açısından okuyucularına çok vadettiği bir şey yok. Yani aşk kitabı buysa ben de Marco Polo'yum dedirtti bana resmen. Ya ben aşktan anlamıyorum ya da yazarın kalemi çok ağır dramatik edebiyat barındırıyor. Nazir Han karakterinin söylediği " tutkulu bir aşığa tüm bilgiler açılır." cümlesi kitabın en vurucu cümlesi aslında. Yani sadece aşk için değil merak duygusuyla karışan tutku kavramı gerçekten bilim üretmek için yeterli bir yetidir. Aşk hissini çok verememiş olmakla birlikte yapay bir aşk hikayesi gibi kaldı benim için bu kitap. Vasat altı diyebilirim.
BİR GECE YOLCULUĞU || NERMİN BEZMEN
Merhaba,
'Sır ve Aurora'nın İncileri' kitabıyla beni, hem kalemine hem kendisine hem de karakteri Hüma'ya hayran bırakan, çok sevdiğim ve kendime lise yıllarımdan bu yana idol seçtiğim Nermin Bezmen'in 'Bir Gece Yolculuğu' adlı yeni kitabının tavsiyesiyle geldim.
'SIR' ı okuduktan sonra emeğe saygı çerçevesinde serinin ikinci kitabını okudum. İlk kitapta, 96 yaşında ölen büyükannenin vasiyeti üzerine çocukları, büyük torunlar ve eşleri şampanya ve çeşitli içkiler eşliğinde büyük anne Hüma'nın naaşı başında sabaha kadar müteveffanın anıları okunmuştu. Hüma'nın ilk eşinin ABD'den I.Dünya Savaşı sırasında yurda dönerken Alman denizaltı saldırısı ile batan gemide ölümü trajik bir olay olarak karşımıza çıkmıştı. Büyükanne Hüma, torun Hüma'ya ABD'ye gidip Citibank'taki kasası içerisinde bulunan anılarını içeren defteri almasını ve kendi hikayesindeki eksiklikleri öğrenmesini ve küçük Hüma'nın da kendi yolunu bulmasını ister. Küçük Hüma kocasını Türkiye'de bırakarak 75 sene öncesinin hikayesini keşfetmeye yeni dünyaya gider.
İlk kitaptaki gibi, anlamsız bir yoğunlukta marka, lüks, şatafat sergilendiğini görüyoruz. Eşyaları, objeleri tasvir ederken marka vurgulamalarının bu kadar yoğun olması "ulan acaba gizli reklam mı alıyor yazar?" diye sorduruyor insana. Bence olmamış. Tavsiye etmiyorum.
Nermin Bezmen'in yıllar önce okuduğum Kurt Seyt&Shura kitabını sevmiştim. Uzun yıllar sonra okuduğum, iki kitaplık serinin ilk kitabı olan SIR için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
96 yaşında ölen Hüma'nın ölümünün ardından, vasiyeti gereği çocukları, büyük torunları ve onların eşlerinin katılımı ile ölüm döşeğinin yanında, şampanya eşliğinde merhumenin anı defteri sabaha kadar okunuyor. 1910'lu yılların İstanbul'unda yaşayan ultra zengin bir Türk ailesinin 17 yaşındaki kızı olan Hüma, o tarihte aşık olduğu yan komşunun oğlu Nesim ile tanışmasını, evliliğini, New York'a birlikte yaşamaya gitmelerini anlatıyor geride kalanlara. O dönemde Balkanların karışıklığı, akabinde I.Dünya Savaşının başlaması, ülkede ve dünyada büyük huzursuzlukların yaşanması... Bütün bu konular küçük detaylar haline kitapta yer alırken, kitabın ana konusu Hüma ve kocasının sıra dışı aşkları ve sıra dışı cinsel hayatları oluyor. Erotizm ile pornografi arasında bir yerlerde gezinen kitapta objelerden, eşyalardan markaları ile fazlası ile söz edilmesi kitabı adeta "The Devil Wears Prada" tarzına dönüştürmüş.
Ha, akıcı mı, akıcı, keyifli mi evet ama edebi yönden bence vasat, gereksiz bir kitap olmuş. Bununla birlikte bu durum başlamışken serinin ikinci kitabı "Aurora'nın İncileri"ni de okumama engel değil.