Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
10/10 puan verdi
·
Beğendi
On yıl önce yaşamış insanların yedikleri ile bizim bugün yaptığımız yemekler arasında nasıl ortaklıklar var. Yemeğin kültürel tarihi gıdaların yemeklerin pişirme tekniklerinin sofra alışkanlıklarının ve adabının kültürlerden kültüre Ülkeden ülkeye kıtadan kıtaya yaptığı seyahatlerin sürprizlerle dolu hikayesi yemeklerin coğrafi sınırları tamamladığını Küreselleşmenin önce mutfaklar sayesinde gerçekleştirildiğinin kanıtlarıyla dolu bir
Avcılıktan Gurmeliğe Yemeğin Kültürel Tarihi
Avcılıktan Gurmeliğe Yemeğin Kültürel TarihiMary Işın · Yapı Kredi Yayınları · 201846 okunma
Paris’te , 1760’larda sağlığa iyi gelen çorbalar satan dükkanlar açılınca bunlara “iyileştiren” , “canlandıran” anlamı taşıyan restaurant adı verilmiştir
Sayfa 378Kitabı okudu
Reklam
Misk - Amber
En çok şerbet ve tatlılara konan misk, Nepal ve Tibet'te yaşayan erkek misk geyiğinin bir salgısıdır. İspermeçet türü balinanın karnında oluşan gri renkli hoş kokulu bir madde olan amber ise şerbet ve kahveye konurdu.
Sayfa 261
…Fatih Sultan Mehmet ile ilgili bir rivayete göre , Midilli seferine gitmek üzere Balıkesir’den geçerken , bir köylü kadın içinde üç saman çöpü duran bir çanak ayranı ona ikram eder. Saman çöplerinin sebebini soran Fatih’e kadın şöyle der : “ Oğul , sen uzun yoldan geliyorsun , terlemişsindir. Susadığın için ayranı birden içersen belki hastalanırsın. O saman çöplerini mahsus koydum ki , ağzına gelmesin diye yavaş yavaş ve durarak içesin “
Kayısı / Sarı Alu
Orta Asya kökenli kayısı ( Sarı Alu ) ise iki kez Anadolu’ya yolculuk etmiştir. İlk olarak Roma döneminde çekirdekten yetiştirilen şekliyle (zerdali) , ikinci kez ise Selçuklu döneminde aşılanmış şekliyle , “kayısı” ismiyle. Sonra Osmanlı döneminde Macaristan üzerinden Avrupa’ya yayılmıştır.
Reklam
Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler...
Kraliçe Marie Antoinette'in 24 Temmuz 1788 akşamı yediği yemek doğal olarak halka layık görülenden bambaşkaydı: Dört çeşit çorba, lahanalı sığır eti, dana çevirme, pirzola, tavşan, tavuk kanadı, hindi ciğeri, koyun, uykuluk, dana baş, domuz yavrusu çevirme, portakallı ördek yavrusu, tavuk şnitzel ve keklik.
Sayfa 364 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Sofraya oturan herkes için ayrı birer seramik tabak, bardak, kaşık, çatal ve bıçak koyma adeti de 16. yüzyıldan itibaren yine İtalya'da başlayarak yaygınlaşmıştır. 1591'den itibaren on yıl boyunca Avrupa ve Yakındoğu'yu gezen Fynes Moryson, İtalyanların sofralarına beyaz örtüler yaydıklarını, üzerine çiçek ve incir yaprakları serptiklerini, kimsenin elle yemek yemediğini ve herkese ayrı bir çatal, kaşık ve bardak verildiğini anlatır.
Sayfa 357 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Dondurma, 17. yüzyılda İtalya'da ortaya çıkmış ve ilk dondurma tarifleri 17. yüzyılın sonunda yayımlanmıştır.
Sayfa 351 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Patates
Anavatanı Peru olan patates, 16. yüzyılda İspanya ve İtalya'da yaygınlaşmış, 17. yüzyılda İrlanda ve İngiltere'nin bazı bölgelerinde fakir halkın gıdası haline gelmiştir. Buna karşın, 1619 yılında zehirli olduğu gerekçesiyle Fransa'nın Burgonya bölgesinde yasaklanmış ve Almanya ile Rusya'da halk patates yememek için direnmiştir.
Sayfa 344 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Japonya'da çay Önceleri sadece Budist rahiplerce, dini törenler sırasında uyanık kalmak için içilirken, sonra toplumun diğer kesimlerine yayılmış ve çay hazırlama ve içme töreni geliştirilmiştir.
Sayfa 177 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
İslam düşünürlerine göre, avcılar kuşları tuzak kurarak, hile ile yakaladıkları ve yavrularının açlıktan ölmelerine sebep oldukları için avcılık dini anlamda temiz sayılmayan mesleklerdendi.
Sayfa 150 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Darısı başınıza" deyimi, eskiden gelinin başına darı dökmek geleneğinden kaynaklanır ve darının eski Türk mutfağındaki önemini yansıtır.
Sayfa 91 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Hitit egemenliğinde yaşayan bir halk olan Hurriler, yeni doğmuş bir çocuğun ailesine bira hediye ederlerdi.
Sayfa 56 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
...Mevlana, şehre uğrayan bir köylünün helva tattıktan sonra gönlünü şehir hayatına kaptırdığını anlatır: “Ben gece-gündüz havuç yemeye alışmıştım; şimdi helvayı tattım, havucun tadı gözümden düştü.”
50 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.