Mutluluk içsel tatmin halidir, o da neşe ve huzurdur ve gerçek mutlulukta bütün arzular temizlenmiştir. Doyurulan arzudan elde edilen mutluluk aldatıcıdır ve hep arkasından daha fazla tatmin isteği gelir. Arzu okyanus gibi açgözlüdür ve taleplerine uyuldukça daha çok ister. Aklı çelinen müptelalarından hep daha çok hizmet bekler, ta ki müptelaları fiziksel veya zihinsel acıyla kıvranana, ıstırabın arındıran alevlerine savrulana kadar. Arzu cehennem dinidir ve bütün eziyetler orada toplanmıştır. Arzuyu terk etmek cenneti bulmaktır, bütün sevinçler yolcuyu orada bekler.
Nazlan
Sitem et
Kırıl bana
Beni geç vakit
Tek başıma suya yolla
Bağçede yüzünü öteye çevir
Güle hayret ediyormuş gibi yap
Gülümseyerek konuş da başkalarıyla
Somurt, avluda sadece ikimiz kalınca
Kızıp en evecen adımlarınla üst kata çık
En sevdiğim çiçeğin saksısı kaysın elinden
Derinleşsin ben içerledikçe ruhumdaki sakarlık
Kitabsever ablanın paylaştığı şiiri okurken, sesli harflerin, her mısarada, aynı sayıda olduğunu farkettim. Ve ablaya sorunca bunun tesadüf değil de farkında olarak böyle yazıldığını söyledi.
Azerbaycanda kafiye dedikleri bir şey varmış ve bu şiire farklı bir ahenk veriyormuş.
Bunu yazmak büyük bir ustalık ve maharet gerektiriyor aynı zamanda.
Tabii ben durur muyum? Asla!
Abladan rica ettim bana özel bir şeyler karalar mısın diye. Sağolsun kırmamış beni.
Seni çok seviyorum 💙
Kitabsever🧚🏻♀️
Not: Hepsini teker teker saydım. Her mısarada 11 tane sesli harf var.
Ben bu olaya hayran kaldım 😍
Kitabsever
@kitab_meleyi
·
4ay
Esina:)
Mavi gözlerinden süzülen sevdam,
Minnacık boyuna dolana dursun.
Vurgunu olduğum ince belinden,
Söyle bütün cihan bir yana dursun.
.
Bundan başka at arabası veya yürüyerek de yolculuk türleri vardı. Güneşli bir günde cezaevinden istasyona nasıl yürüdüklerini "Diriliş" (Tolstoy'un romanından) hatırlarsınız. Ama 1941 yılında bir yıldan beri avluda gezmelerine izin verilmeyen, yürümeyi, nefes almayı, gün ışığını unutan mahkûmlar sıra halinde dizilerek Abakan'a kadar yirmibeş kilometreden fazla yol yürümek zorunda bırakıldılar. Yolda on kişi kadar öldü. Bu olay hakkında değil büyük bir roman, bir bölüm dahi yazılamaz: Musalla taşının yanıbaşında oturanın, tüm cenazeler için gözyaşı yetmez.
.
Senin saçlarını fotoğraflarda ellerimle taradım
Kursağımda benimle kendim arasında geçen bir mesele kaldı
Avluda baş gardiyanın gölgesi
Bir evimiz vardı ama gidecek hiçbir yerimiz yoktu
Bir de bazen insanı sadece anlayan o yağmur...