216 syf.
4/10 puan verdi
·
36 saatte okudu
Yazarın okuduğum ilk kitabiydi. Eyvallah serisini okuduktan sonra okusam daha iyi olacaktı sanki. Hataya düşmüş "açık" bir günahkar olaraktan, kitabi okurken ötekileştirildiğimi hissettim. Fesleğen gibi yarı melankolik, depresif bir arkadaşım olsa ona katlanabileceğim maksimum gün sayısı üç.. Kitabın dili 20 li yaşlarının başında bir
Fesleğen
FesleğenHikmet Anıl Öztekin · Hayy Kitap · 201714,9bin okunma
131 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Gσ̈ƙʮʋ̈zʋ̈ ƞiʮetiƞe σ̈ɾʋ̈ɱceƙ ɑƍ̆ı!
Aslı Fransızca'dan çevrilen (Le Dernier Jour d'un Condamné) bu opus magnumun orijinali, V. Hugo tarafından bir takma ad ile 1829 yılında yayımlamıştır.İçerik bakımından son derece yalın ve açık olan 132 sayfalık kısa roman, idam cezasının insanlık dışı yönlerini - ki bu yönler çoğu zaman münferit boyutunu terkedip bedellerini kitlelere
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022118,6bin okunma
Reklam
Haziran' a Dair
“Bizim avludan mı kalkacak cenazem? Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan? Asansöre sığmaz tabut, Merdivenler daracık” Nazım Hikmet nezninde yitirdiğimiz tüm değerlerin anılarına saygı ile Haziran'ın yükü ağır olur.. 1. Orhan Kemal – 2 Haziran 1970 2. Ahmed Arif – 2 Haziran 1991 3. Nazım Hikmet – 3 Haziran 1963 4. Ahmet Haşim – 4 Haziran 1933 5. Cahit Zarifoğlu – 7 Haziran 1987 6. Cemil Meriç – 13 Haziran 1987 7. Peyami Safa – 15 Haziran 1961 8. Hasan İzzettin Dinamo – 20 Haziran 1989 9. Ahmet Muhip Dıranas – 27 Haziran 1980
Zehra
Demir kapıyı açıp karanlık avludan içeriye girdi. Avlu soğuktu. Biraz yürüdükten sonra geniş tahta merdivenin önüne geldi. Kapancanın boşluklarından beliren ışık, evdekilerin uyumadığını gösteriyordu. Kirli fistanın içine üşüyen ellerini koyarak beklemeye başladı. Iki saat kadar bekledikten sonra kapancanın üzerindeki ışık süzmeleri çoğaldı.
Bizim avludan mı kalkacak cenazem? Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan? Asansöre sığmaz tabut. Merdiven daracık..
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
Kasaba halkı baştan beri özgür ve korunaklı. Uyuyamayan bir kadın canı istediği an yatağından kalkabilir, omzuna bir şal dolayıp dışarıya, ay ışığına çıkabilir ve basamaklarda oturabilir. Hatta canı isterse avludan geçip sokağa da çıkabilir. Lambasız, korkusuz. Yolun kıyısından gelen bir hışırtı, bir çıtırtı onu asla korkutmaz, çünkü sesi çıkaran şey her neyse, kesinlikle kadına saldırmayacak bir şeydir. Yüz elli kilometrelik bir daire içinde hiçbir şey o kadını bir av olarak görmez. Ağır ağır gönlünce gezinebilir, pişireceği yemekleri, savaşı ya da aileyle ilgili sorunları düşünebilir, isterse bakışlarını yıldızlara çevirip hiçbir şey düşünmez. Lambasız ve korkusuz, gönlünce yürüyebilir. .
Sayfa 19 - SelKitabı okudu
Reklam
“Bizim avludan mı kalkacak cenazem? Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan? Asansöre sığmaz tabut, Merdivenler daracık” Nazım Hikmet neznin de yitirdiğimiz tüm değerlerin anılarına saygı ile Haziran'ın yükü ağır olur.. 1. Orhan Kemal – 2 Haziran 1970 2. Ahmed Arif – 2 Haziran 1991 3. Nazım Hikmet – 3 Haziran 1963 4. Ahmet Haşim – 4 Haziran 1933 5. Cahit Zarifoğlu – 7 Haziran 1987 6. Cemil Meriç – 13 Haziran 1987 7. Peyami Safa – 15 Haziran 1961 8. Hasan İzzettin Dinamo – 20 Haziran 1989 9. Ahmet Muhip Dıranas – 27 Haziran 1980
Gece uyumamışız gibi, düşten kalma bir şeyler içimizde yaşamayı sürdürür ve gündüz güneşinin verdiği bir uyuşukluk, duyuların durgun düzeyini ısıtır. Hiçbir şey olmamanın esrikliğidir bu; irademizin ise, avludan geçerken ayağımızla öylesine devirdiğimiz bir su kovasından farkı yoktur.
Can YayınlarıKitabı okudu
Öyle duyumlar vardır ki aslında bir uykudurlar; bir sis tabakası gibi aklımızı tamamen işgal eder, düşünmemize de, hareket etmemize engel olur, varlığımızı açıkça sürdürmemize izin vermezler. Gece uyuyamamışız gibi, düşten kalma bir şeyler içimizde yaşamayı sürdürür ve gündüz güneşliğin verdiği bir uyuşukluk, duyguların durgun düzeyini ısıtır. Hiçbir şey olmamanın esrikliğidir bu; irademizin ise, avludan geçerken ayağımızla öylesine devirdiğimiz bir su kovasından farkı yoktur.
Ey kalbim sana denk düşüyor bütün bu acılar acılar tek ve mutlak olan bir şeyi anlatıyor Yağmur kuşları geçiyor avludan sürü sürü dalların hışırtısını duyuyorum, üşütüyor beni Ötede, kentin üstünde bir şimşek çakıyor birden suretin yansıyor göğe ve her yağmur damlasına Uzak bir anı oluyor her şey, silikleşiyor ve alnım ateşler içinde, bir tutabilsen unutup gitmişim bütün türküleri artık (kötüye işaret bu, üstelik yalnız sana sığınıyorum)
Reklam
“Hiçbir şey olmamanın esrikliğidir bu; irademiz ise, avludan geçerken ayağımızla öylesine devirdiğimiz bir su kovasından farkı yoktur.”
Kalduk bu sabah avludan ayvaylan nar toplayıp önümüze kodu. Vurduk yedik, kırdık yedik. Hep beraber yedik. Yahu dedim, dünya böyle olmaya mı?
Yerinde dikiliyor, bir yere kıpırdamıyor, kendi kendine "Beni burada tutan daha ne var ki?" diye soruyordu. Hem kendine hem de özgür ve mutlu olabileceği kırlara, ormanlara koşmak yerine taşların üzerinde yuvarlanan bu siyah köpeğe kızıyordu. İkisinin de bu avludan çıkıp gitmesine engel olan tek bir şey vardı: Esarete ve köleliğe olan alışkanlık...
Sayfa 113Kitabı okudu
659 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.