Kimin haklı oldugunu anlamak çogu zaman oldukça zor.
Nüfusu kısıtlamanın en basit ve en bariz yolu, Avrupa, Hindistan ve Çin'de on dokuzuncu yüzyıla dek günümüzde kürtajın Batı'da olduğu kadar yaygın kalacak olan bebek katliydi.
Reklam
Her kadın yaşamında dört hayvana gereksinim duyarmış: " 1. Sırtında bir minik kürk 2. Garajında Jaguar, 3. Yatagında kaplan, 4. Ve bütün masraflarını ödeyecek bir eşek ... " Fıkra bize uygulanınca: "1. Sırtında bir bebe, 2. Ahırda öküz, 3. Yatağında binip hemen inen horoz, 4. Sadece anıran, para vermeyen bir eşek"
Fıkra, Nazlı Eray tarafından değiştirilmiş.Kitabı okudu
toplumsal cinsiyet kavramını yaratan toplumdur. Batısı Doğusu olmaz
İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelen şiddete karşı bir mücadele antlaşması mı yoksa geç-modern toplumun yeni politik epistemolojisi midir? Bu soruyu önemli bulan biri, bu sözleşme’nin toplumsal ve siyasal potansiyeli ile ilgilenmek zorundadır. Toplumsal olarak bu metin, şiddeti önleyici ya da şiddet gören kadın için bir dayanak olma iddiası yönüyle önemlidir. Ancak uzun vadede söz konusu olan, toplumsal cinsiyet kavramı ile Avrupa kültürüne uygun yeni bir cinsiyet, aile, kadın ve cinsellik prototipi ortaya koymaktır. Bu tasavvur kesinlikle klasik İslam ailesi ve müslüman kadın değerleriyle büyük bir farklılık arz etmektedir. Bu metin Avrupa’nın son 30 yılda, post-modern ailesizlik, partnerlik yaşamı ve feminist ideolojinin geliştirdiği kadın bakış açısını yansıtmaktadır. Yeryüzünde tek bir toplum, din ve devlet varmış gibi davranılmakta ve özellikle toplumsal cinsiyet ile ilgili yapılan tanımlamada tarihsel sosyolojik gerçeklikten uzaklaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle metinde toplumsal cinsiyet, tarihsel sosyolojik pratikten öte post-truth çağın ruhuna uygun ontolojik ve apriorik bir alana taşınmaktadır. Böylelikle cinsiyetin toplumla beraber yapılandığı realitesi bir mutlaklığa dönüşmekte; doğuştan, yani biyolojik olan ve fıtratla gelen farklılıklar reddedilmektedir. Hatta bu farklılıklar ayrımcılık ve eşitlik önünde engel olarak kabul edilmektedir. Bir bakıma insani fıtrata uygun cinsiyet ontolojisi yerine, tamamen yeni ve seküler olan bir ontoloji önerilmektedir.
Başörtüsü.
Sümer'de tapınak fahişelerinin başlarını örtmeleri zorunluydu. Kanuna göre evli ve dul kadınlar başlarını bir şalla örtecekler, kızlar, köleler ve sokak fahişleri örtemeyeceklerdir. Böylece evli ve dul kadınları da mabet fahişeleri gibi yasal beraberlikte bulundukları da kabul edilerek kutsal sınıfa koymuşlardır. Sümer mabet fahişeliğini simgeleyen başörtüsü çeşitli çağ­larda ve ülkelerde kendilerine göre yorumlanarak İslamiyete kadar gelmiş, İslamiyette de erkekten kaçma şekline dönüştürülmüştür.
Eğitim şart!!!
Ah şu "ahlak" çocukluktan itibaren biraz daha iyi öğretilebilse de, belediyelerin ve devletin önemli makamıanna gelenler için, gazetelerden okuyup televizyonlardan duyduğumuz yolsuzluk, çalma çırpma gibi ahlaksızlıklardan söz edilmese. Eğitim şart!!!
Reklam
Tanrı'ya inanıyorum ama ateist ahlakçıları destekliyorum.
Cinsel ahlakın tarihsel gelişimini incelediğimizde, dinsel ahlakçılar "Tanrının yasalarını" cinsel ahlakın yasaları olarak kabul etmektedirler. Yakın zamanın evrensel ateist ahlakçıları ise, insanın, bireyin kişisel ve cinsel özgürlüklerinin gelişi­mini ve "bilimsel doğruları", cinsel fizyolojiyi, cinsel ahlakın temeline yerleştirmeye çalışmışlardır.
İffet filmi bu duruma bir örnek aslında
Ülkemizde de bugün kadın erkek arasında "ikiyüzlü bir ahlak" anlayışı görülebilmektedir. Bu anlayışa göre genel olarak erkek tümüyle özgür, kadın ise baskı ve şiddet altındadır denebilir. Örneğin iffet, kadın için gerekli bir fazilet olduğu halde, erkek için üstünde durul-maması gereken bir olgu olarak görülmektedir. İffetsiz bir kadın toplum tarafından namussuz olarak yargılanmaktadır. Erkek için ise iffetsizlik bir sorun oluşturmamaktadır. Bu ikiyüzlü değer yargısının sonucunda kadınlar üzerinde korkunç bir baskı oluşmaktadır.
Akif Poroy'un bizden biri olduğunu bu satırlardan anlayabilirsiniz.
2008 ve 2009 yılbaşında Taksim'de yabanilerin yabancı kadınlara yaptığı cinsel tacizi herkes televizyonlarda izledi. Cinsel eğitimin ne kadar önemli olduğunu kanıtlayan kötü ve utanç verici bir örnek. Acaba bu utanmaz tacizciler sadece birer sapık olarak mı değerlendirilebilir? Yoksa bu sapıklar, hazine arazisine gecekondu yapan on binlerce açıkgözün, sahte ilaç ve hileli gıda satan madrabazın, inşaatta malzeme çalan inşaatçının, anayasayı bir kerecik delenin, hak hukuk ve insan haklarını çiğneyenlerin, televizyonlarda sürekli şiddet filmleri oynatanların, bankaları hortumlayanların, devletin malını yiyenlerin, hırsızla­rın, soyguncuların, vurguncuların ve benzerlerinin tacizci ahlak anlayışı etkisiyle mi bu şekilde hayasızca davrandılar?
302 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.