Kitap baş karakterimiz Maya Duran'ın ağzından anlatılmaktadır. Herhangi bir erkek yazarın, bir kadının bakış açısıyla kitap yazabilmesi benim açımdan çok büyük bir başarı. (Aynı şekilde bir kadın yazarın erkeğin iç dünyasını anlatması da buna dahil). Livaneli de bu konu hakkında kadınlığı anlamanın insanlığı anlamak için çok önemli olduğunu dile getiriyor. Maya'nın hikayesini dinlerken ufak çaplı bir 'inception' yaşıyoruz. Gelecekten geçmişe, daha sonra günümüze geçiş yaşanıyor fakat bu geçişler başarılı olduğu için kitap sizi sıkmıyor.
Tarihteki çok önemli olaylara değinilmiş. İlk olarak 2.Dünya Savaşı'ndaki karanlık günlere gidiyoruz. Almanya ve Avrupa'daki Yahudi soykırımından kaçan 190 bilim insanının Türkiye' ye sığınmaları, Nazi zulmünden kaçan bilim insanlarına Türkiye'nin yardım etmesi için Einstein'in Atatürk'e yazdığı mektup, Struma Gemisi, Mavi Alay, 2001 ekonomik krizi... Bu tarihi olayların her biri ayrı bir roman konusu olabilecek kadar geniş. Fakat Livaneli'nin anlatımıyla hem o tarihi olayları anlama imkanına sahip oluyorsunuz, hem de bu olaylara tanık olmuş insanlarla empati kurabilme yetkinliğine ulaşıyorsunuz. Olayların hepsi tarihte yaşanmış ve gerçek fakat kitap tamamen kurgu.
Livaneli, kitabın temelinde "aşk" olduğunu söylüyor fakat elbette duygusal tarafın yanında siyasi boyut da oldukça fazla.
Kitap hakkında sayfalarca yorum yazabilir, analiz yapabilirim fakat sizlere spoiler vermemek için burada kısa kesmek durumundayım. Serenad en çok satanlar listesinde olmayı hak eden kitaplardan. Mutlaka okumalısınız.