Pazar
Yeniden yürüyorum. Rüzgar, bir vapur düdüğünün çığlığını getiriyor. Yapayalnızım, ama bir kente yürüyen ordu gibiyim. Şu anda, denizlerin üzerinde müzikle çalkalanan gemiler var; Avrupa'nın bütün kentlerinde ışıklar yanıyor; Berlin sokaklarında komünistlerle naziler çarpışıyor; işsizler, New York kaldırımlarını arşınlayıp duruyorlar; sıcak odalarda, tuvalet masalarının karşısına geçmiş kadınlar, kirpiklerini boyuyorlar. Ve ben burada, şu ıssız sokaktayım. Neukölln'deki bir pencereden sıkılan her kurşun; götürülen yaralıların her kanlı hıçkırığı; süslenen kadınların her ufacık, şaşmaz el hareketi, adımlarımın her birine, kalbimin her atışına yanıt veriyor.
Pazartesi
Dün şu böbürleniş dolu saçma cümleyi yazabilmişim: "yalnızdım, ama bir kente yürüyen ordu gibiydim."
cümleler yaratmak zorunda değilim. Belli durumları açığa çıkarmak için yazıyorum ben. Edebiyattan kaçınmalıyım. Sözcükleri aramadan, çalakalem yazmak gerek.