Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İsimsiz.
E-book olarak okumak İsterseniz. drive.google.com/file/d/1upa9t7o... Her son yeni bir başlangıca gebedir. Bitmek; kimine göre bir son, başkasına göre yeniden doğuştur. Her şeyin sonu olduğu gibi bununda bir sonu vardır. Geç olsa da öğrendim artık. Şimdi baktığımda geride ne bırakabiliyorum ve siz
Yıldız'ın korkuyu beklerken mektubu Baba: Sana ilk defa yazıyorum. Senin kocaman ellerini minik avucuma sığdırmaya çalışan yüreğimle aldım kalemi elime. Ellerimin büyüdüğüne bakma, ben, hala o yaştayım. Terk edilmeyi kaldıramayacak yaşta, beni tutan elin bir daha bırakmayacağını sandığım yaşta, ben hala sevgiden başka yaratıcıya inanmadığım yaştayım. Sana tutunmadan da yürürdüm elbet; ama parmak uçlarında içime işleyen sıcaklığını özlerdim her adımda. Her defasında güzel yalanlar çukuruna takılıp düşeceğimi bilseydin sen de bırakmazdın beni. Bırakmazdın değil mi? Ama üzülme! Koşmak, düşünce vazgeçilmeyecek kadar güzel. Hayatta çok şey öğrendim, çok şey bildim. Ama çoğunu unuttum. Aklımda hissettiklerim kaldı. İçime atma huyumu bilirsin. Ben de hep güzel şeyler atmayı diledim. Sevdim, inandım, anladım, heyecanlandım, ama yine üzüldüm. İşte bu “ben olma” serüvenim. Bu kadar içli olmasam bu kadar içten de olamazdım. Gönlümü bir merhabaya açık tuttum. Kutsal bir emanet gibi sakladım içimde bir “merhaba”yı. İnsanı sevdim, doğayı sevdim, kitabı sevdim, aldım bir çiçek diktim saksıda çiçeği sevdim. Birgün anlarsam boşa çabaladığımı; benden ne adam olur ne eser olur desem de her şey biter aşk kalır, sevgi kalır bana. Böyle bir inanca girift yüreğimle şehadet ederim ki: “sevgi elbet kazanacak.” Baba ! beni çok sever misin? Çünkü en çok bunu hatırlamak istiyorum.
Reklam
Akşam üzeri dönerken, yolun ilerisinde, çıplak bir taşın üzerinde bir sürü serçe gördüm. Bütün gün bir işe yaramayan çifteyi o tarafa çevirip ateş ettim. Kuşlar pırr diye dağıldılar. Yalnız bir tanesi kanadından yaralanmış, yerde seke seke kaçmak istiyordu. Koşup onu avucuma aldım. O zaman bir kuşun kalbinin ne kadar hızlı çarptığını anladım. O fındık kadar et parçası, avucumu patlatacak gibi vuruyordu. Gözlerinde şaşkın, fakat müthiş bir korku vardı. Bu bakışlarını görünce, hayvanı yere bıraktığım gibi kaçtım.
Sarı ÇİÇEK
... sararmış otların arasında mini minnacık bir sarı nergis gözüme ilişti. Dalından kırılmış altın sarısı bir güzellik damlası. Muhtemelen bir tavşan yahut tekirin dişleriyle yaralanmıştı. Yaklaştım. Niyazabad'dan bu yana ellerimdeki şifayı hiç kullanmamıştım. Çok şükür buna ihtiyaç da olmamıştı. Nergisceğiz hayretle bakan bir gözü andırıyordu.
Yunus Emre: Sarı çiçek
162 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
67 günde okudu
En başından beri diksiyonu düzgün olan biri olmak istemiştim. Lakin birçok şeyde olduğu gibi gökten avucuma düşmeyecek ve bir anda gerçekleşmeyecekti. Bunun için daha öncesinde şan çalışmalarında bulundum. Şan mevzusu daha çok müzikle ilişkilendirilir. Ama özünde doğru nefes almak olduğu için şanla beraber gelişen diyafram, doğru nefes almanızı
Söz ve Diksiyon Sanatı
Söz ve Diksiyon SanatıNüzhet Şenbay · Yapı Kredi Yayınları · 2014187 okunma
Param Var Ama Tüketmeye Hakkim Yok!
Hayrettin KARACA: PARAM VAR AMA TÜKETMEYE HAKKIM YOK! Kırmızı süveteri delik deşik olmasına rağmen hala üzerinde; ayakkabısı da yamalı. Sökük paltosunu, pantolonunu, yakalarını ters-yüz ettiği gömleklerini yıllardır kullanıyor. 10 yıldır hiçbir şey almamış üzerine. Karaca markasının ve TEMA Vakfı'nın kurucusu Hayrettin Karaca "param
Reklam
Yüzünüzü bana çevirdiğiniz zamanki halinizi unutamayacağım. Senelerce önce, hayatımda ilk ve son defa olarak, bazı arkadaşlarla ava gitmiştim. Tabii ne keklik, ne tavşan, hiçbir şey vuramadım. Akşamüzeri dönerken, yolun ilerisinde, çıplak bir taşın üzerinde bir sürü serçe gördüm. Bütün gün bir işe yaramayan çifteyi o tarafa çevirip ateş ettim. Kuşlar pırrr diye dağıldılar. Yalnız bir tanesi kanadından yaralanmış, yerde seke seke kaçmak istiyordu. Koşup onu avucuma aldım. O zaman bir kuşun kalbinin ne kadar hızlı çarptığını anladım. O fındık kadar et parçası, avucumu patlatacak gibi vuruyordu. Gözlerinde şaşkın fakat müthiş bir korku vardı. Bu bakışlarını görünce, hayvanı yere bıraktığım gibi kaçtım... İşte o akşam sizin bakışlarınız bana, çoktan unuttuğum bir kuşun gözlerini hatırlattı. Kalbinizin de herhalde onun gibi vurduğunu düşündüm. Birdenbire içimden bir gülmek geldi.
Sayfa 110Kitabı okudu
Güneşin ihalesini yandaşa vermek? Dünya yok olabilir mi artık??
Kutsal amacımı gerçekleştirecek olan oğlumu doğuracak güçlü, güzel ve akıllı bir kadın lazımdı bana. Ve o kadın, Alkmene'den başkası değildi. Ne Hera'nın yasakları, ne Alkmene'nin soylu kocası Amphitryon engel olabilirdi bu birleşmeye. Nitekim Kral Amphitryon savaşa gidince aradığım fırsat düştü avucuma. Ve namuslu bir kadın olan Alkmene'yi ayartmanın tek yolu, kocası gibi görünmekti. Sanki savaştan dönmüşüm gibi muzaffer Amphitryon olarak çıktım karşısına. Masum Alkmene hiçbir kuşkuya kapılmadan açtı yatağını bana. Öyle müthiş bir sevişme yaşadık ki, o kadar çok zevk aldım ki, güneş tanrısı Helios'la konuşup günün ömrünü uzattım bir süre daha.
Sayfa 386 - Yapı Kredi Yayınları, 1.BaskıKitabı okudu
bi' noktada durup uzun uzun baktığımda aslında her şeyin yolunda gitmeye başladığı ama içimi memnuniyetsizlik ve sahtelikle kaplayan duygularla yaşıyorum. anlam aramayı da bıraktım aslında. bazı şeylere başkaldırışım var ama bu tam olarak öyle değil, yerde derin bi nefes alıp uzanmışken elimi kaldırmak gibi. belki de çoktan çoğu şeylere yenildim ve nefes alan bi' cesedim. gece olan uzun sohbetin beni sorguya çekişine teslim oldum mesela. bundan zevk de aldım ama teslimiyetimde sanki ruhumu acılı bi' sorguya çekiyormuşum gibi oldu. ruhum bi' top gibi ve benim ellerim dikenli, ben o topu avucumdan diğer avucuma atıyorum. ha bi' de uzun süredir yazmak istediğim şeyler var ama o kadar fazla karmaşa var ki birisinin elinden tutup yazamadım. ama bi' gün onlar beni kucaklayıp götürecekler. bakarsınız bi' elim havada başkaldırışım devam ediyor ya da bi' karmaşam gökyüzünden uzanıp elimi tutuyor. -ayseka
Ne hayvan yavrusu bulsa eve götürüyor benim gibi
... Bah­çede gezinirken, duvarın dibinde bir hışırtı duydum. Eğilip bak­tım, bir kirpi yavrusu. Aldım yavruyu avucuma, eve getirdim.
Reklam
Yüzünüzü bana çevirdiğiniz zamanki halinizi unutamayacağım. Senelerce önce, hayatımda ilk ve son defa olarak, bazı arkadaşlarla ava gitmiştim. Tabii ne keklik, ne tavşan, hiçbir şey vuramadım. Akşamüzeri dönerken, yolun ilerisinde, çıplak bir taşın üzerinde bir sürü serçe gördüm. Bütün gün bir işe yaramayan çifteyi o tarafa çevirip ateş ettim. Kuşlar pırrr diye dağıldılar. Yalnız bir tanesi kanadından yaralanmış, yerde seke seke kaçmak istiyordu. Koşup onu avucuma aldım. O zaman bir kuşun kalbinin ne kadar hızlı çarptığını anladım. O fındık kadar et parçası, avucumu patlatacak gibi vuruyordu. Gözlerinde şaşkın, fakat müthiş bir korku vardı. Bu bakışlarını görünce, hayvanı yere bıraktığım gibi kaçtım… İşte o akşam sizin bakışlarınız bana, çoktan unuttuğum bu kuşun gözlerini hatırlattı. Kalbinizin de herhalde onun gibi vurduğunu düşündüm.
Sayfa 110Kitabı okudu
"Sana nasıl baktığımı göremiyor musun?" Yüzünü avucuma aldım. "Bana dokunduğunda bile tenim yanıyor, beni öptüğünde aklımı kaybediyorum. Yanımdayken daha önce hiç olmadığım kadar huzurluyum. Ben kimsenin yanında böyle hissetmedim Emir. Kimsenin..."
Sayfa 361 - Ren Kitap-SahraKitabı okudu
Sordum sarı çiçeğe...
Her çiçeğin ayrı bir sırrı, farklı bir devası vardı mesela. Bazıları benim ellerimdeki şifadan daha zengin sırlar taşıyorlardı. Ben bu tefekküre dalmışken uzaktan uzağa bir ses duydum. Biraz ilerledim. Kimsecikler yoktu. “Galiba yanıldım!” dedim içimden. Ama o sırada, sararmış otların arasında mini minnacık bir sarı nergis gözüme ilişti. Dalından
Kapı YayınlarıKitabı okudu
126 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.