Kaç yıl oldu. Yok daha bir, bir buçuk ay galiba. Okuyamama, yazamama, düşünmeme devri. Durakladığım devir. Daha Karlofça gelmedi herhalde. Ne zaman başladı - Evet, o apostroflu adamla. Dos'tmuş, Yaşa'masızmış. Dah'iymiş. Sanmıyorum.
Bitmesi lazım, bitmek lazım. Bitirmem lazım, yazmam lazım yeniden ama nasıl. "Sen hiç bitirmedin ki
Adalet diye bir şey yoktu; dünya rastlantının ürünüydü; hepsi yalandı, insanoğlu içinde yaşadığı çaresizliği korkmadan taşıyabilsin diye uydurulmuş avuntu sözleriydi.
Tüm acılarımı, tüm umutlarımı ve tüm zayıflıklarımı soğuk gözlerinizin önünde ortaya döküyorum. Ne acıma ne de hoşgörü, ne övgü ne de avuntu istiyorum, istediğim tek şey hayatınızın üç, dört saatidir. Ve beni dinledikten sonra yine de, fikirlerime inat, benim gerçekten de bitik bir adam olduğuma inanmayı hala sürdürecekseniz şayet, en azından benim çok şeye başlamak istediğim için bittiğimi ve her şey olmak istediğim için artık hiçbir şey olmadığımı kabullenmeniz gerekecek.
Çocukluğun verdiği tazeliğin, gamsızlığın, sevgi gereksinmesiyle inanç gücünün bir daha geri dönmesine olanak var mı? Bu zamanda masum bir neşe, sonsuz bir sevme gereksinmesi; bu iki yüksek erdem, yaşamın kılavuzudur; böyle olunca hangi çağ bu çocukluk çağından üstün olabilir?
Nerde o ateşli dualar? Nerede o en değerli nimet olan temiz, duygulu göz yaşları? Uçup gelen avuntu perisi, gülümsemeleriyle bu yaşları siler, saf ve temiz çocuk ruhuna en tatlı düşlemleri dökerdi.Acaba yaşam, yüreğimde bu göz yaşlarını, bu sevinç dolu coşkuları bir daha duymayacak denli üzünçlü izler mi bıraktı?
Acaba onlardan kalan yalnızca anılar mı?