Otto Rank, bir insanın başına gelebilecek en büyük travmanın doğmak olduğunu söyler. İşkenceleri, tecavüzleri bilen insanlar olarak bunun abartılı bir yorum olduğunu söyleyebiliriz elbette ama çok haksız da sayılmaz Rank. 9 ay boyunca mutlak bir güven ve emniyet duygusuyla yaşadığımız, beslenmeyle ilgili en ufak bir sıkıntımızın olmadığı sıcacık
Sayfa 115
Ey şiir ne çok acı var içinde...ne çok kırılmış kalbin
GENELEV MEKTUPLARI I. Tenime yabancılaştım, etime Göğsüme kollarıma kalçalarıma Bacaklarıma yabancılaştım. Saçlarım o eski güzelliğini Çoktan yitirdi
Sayfa 30 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Dimyata pirince giderken...
“Otuz beş senelik evlilikten sonra şeytan dürttü galiba. Bunca yıllık evlilikten bir çocuğumuz bile yoktu ama kusurlu olan karım değil bendim. Karım bunu bildiği halde bir gün bile yüzüme vurmamış, ‘Üzülme hayatım kısmetimizde yokmuş. Sanki çocuğu olmayan tek çift biz miyiz...’ deyip beni teselli etmişti. Dedim ya şeytan dürttü diye. Bir gün
64 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Yine dolu dolu bir dergi hazırlanmış. Bu ay uzay serüveni, coğrafi işaret, lunapark araçlarının çalışma prensipleri, çekiç ve tüy düşmesi, ellerimiz suda neden buruşur? Bu ve bunun gibi nice konuya açıklık getiren harika bir sayıydı. Önümüzdeki sayıyı heyecanla bekliyorum. Dergi okuma alışkanlığım gelişti.
Bilim Çocuk - Sayı 316 (Nisan 2024)
Bilim Çocuk - Sayı 316 (Nisan 2024)Bilim Çocuk Dergisi · Tübitak Yayınları · 20248 okunma
Dolunayda yaban avı kafilesi yola çıkarken, genellikle kaybolmuş ve mutsuz ruhlar üzerinde hak talep ettikleri, yıkıp geçtikleri yollar boyunca onları tatlı dille peşlerinden sürükledikleri uzun zamandır bilinen bir şeymiş. Çoğu kez, bu zavallı ruhlardan bir daha hiç haber alınmazmiş. Sarhoşlar meyhaneden eve dinerken yolda kaybolurmuş. O hafta
432 syf.
4/10 puan verdi
dark romance severim. ama bu kitap bambaskaydı. ay hic begenemedim. tek bir sahnesini bile severek, heyecanlanarak, yukselerek okumadım. kitapta tek bir karakteri bile sevemedim. kitabın konusundan bahsetmeyecegim. oncelikle kadın karakterimiz rika. inanilmaz simarik, aptal, dusuncesiz ve cocuk zekaylıydı. ya kizi hep birlikte asagiliyolar,
Günaha Davet
Günaha DavetPenelope Douglas · Dex Kitap · 2023434 okunma
Reklam
İrade
Alperen zahmet olacak ama seni mutsuz eden şeyleri yapmayı bırak. Seni huzurlu ve iyi hissettiren şeyleri yap artık. 3 ay sonra 23 yaşına gireceksin. Pişman olacağını biliyorsun ileride. İleriye doğru bir yolculuğa başlamanın zamanı gelmedi mi sence de? Bilinçli davran artık, o her zaman övündüğün mantığını kullanma zamanı geldi. Basit yaşa, anı yaşa, mutlu ol. Kendini sabote etmeyi, kendine acımayı bırak. Lütfen. Mücadele et. Hayat güzel, sev hayatı. Madem hayatı seçtin, yaşamayı seçtin hakkını vererek yaşa. Keyfini çıkar hayatının. Arkadaşlarına değer vermeye devam et. Sevdiğim özelliklerinden biri bu. Ailene kötü davranma, üzme anneni lütfen. Kendine gel artık. Tam şu an kendine gel. Ayın birinde değil, pazartesi değil, saat buçuk olunca değil. Şu an. Geç olmadan. Rica ediyorum senden, yalvarıyorum. Olmak istediğin kişiye ulaşmak için çabala artık. Nelerin seni iyi hissettirdiğini en iyi sen biliyorsun. Yaşadın daha önce o güzel hislerini, yaşamaya devam etmek senin elinde. İradene sahip çık, sonucu seni kötü etkileyecek şeyleri yapmayı bırak artık. Lütfen Alperen. Yapma bunu kendine. Neden böyle yapıyorsun? -korkuyorum çünkü. Sıkılmadın mı korkmaktan, düşünmekten, çevrenden dolayı kendini gerçekleştirememekten. Aş artık bunları. Sen bundan çok daha fazlasısın. O iyi alpereni geri istiyorum ben. İnsanları üzmeyen, iyi niyetli, o herkesin sevdiği Alperen. O çocuk çok güzeldi. Güzel ol. Karşılık beklemeden güzel ol, iyi ol. Bil ki o zaman iyi olacaksın, iyi hissedeceksin. Önemli olan da iyi hissetmek değil mi zaten.
Mutlu son?
Bir efsaneye göre bir kadın bir adama aşık olmuş. Ama ne kadın ne adam bunu fark edememiş. Yaşadıkları duygu yoğunluğu o kadar duygusuz yapmış ki onları aşkı görememişler. Ailesinden inanılmaz derecede sevgi almış, güzel, kibar bir kadın varmış. Annesi ve babası birbirine çok aşık bir çiftmiş. Bir erkek kardeşi ve bir ablası varmış. Ablası
Bir çocuk ay ışığı gibi gülümsedi genişleyen geceye karşı. Adam yerini bulmuş bir içtenlikle ışıdı. ‘Gözleriyle tüküren’ kimliksiz güruh, o gürültü, kin ve yanlışlık, azalarak uzaklaşıyordu.
Güzel ve Dokunaklı
Gözbebeklerinde bir ağrıyla gelirdi. Ben, kirpiklerimde binlerce yol, parmaklarımı kalbime batıra batıra beklerdim. Sokakların telaşıyla odaların suskunluğu arasına sıkışmış kekeme hayaldi. Gülüşü, bir yaprak ummanında gün ışığı gibi hüzünlü bir sevinç verirdi. Akşamüstüne benzeyen sesle konuşurdu. Kendisine ait olmayan bir zamandan yaşamaktan
Reklam
ANNABEL LEE / EDGAR ALLAN POE Senelerce, senelerce evveldi Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz İsmi Annabel Lee Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten Sevmekten başka beni
Türlü işkencelerden geçtikten sonra yaklaşık üç ay komiserliğin hapishanesinde kalan Şavarş Misakyan, sorguların birinde Mustafa Reşat’a “Madem Ermeni komiteciler suçluydu bütün halkı yakacağınıza, çöllere kadar süreceğinize bir tek onların peşine düşseydiniz” dediğinde, Mustafa Reşat Bey’in kendisine verdiği cevap, tarihe not düşülecek nitelikte: “Yara kangren olmuştu… Hınçak, Taşnak bunların hiçbirinin benden gizlisi saklısı olamaz. Ne yaptıysak olmadı, beş yaşındaki çocuk büyür aynı yolda devam eder. Şimdi Suriye’de rahat edersiniz, Araplar daha iyidir, gidin onlarla anlaşın.” İkili arasında geçen bu diyalog, bir polis müdürü ve bürokrat/memur olarak Mustafa Reşat’ın “Ermeni Sorunu” ile ne derece haşır neşir olduğunun göstergesi aslında. İlaveten, Mustafa Reşat Bey’in meseleyi tanımlarken ve sorunu kendi dağarcığıyla teşhis ederken seçtiği ve kullandığı kelimeler, karar verici siyasi aktörlerin emri altında çalışan bir bürokratın/teknokratın zihniyetini anlamamız açısından çarpıcı. Talat Paşa’nın ifadesiyle “kamilen izale edilmesi gereken bir gaile” olan Ermeni meselesi, ona mutlak itaatle yükümlü teknokrat Mustafa Reşat için kangren olmuş bir yaradır; bu yaranın/gailenin tamamen ortadan kaldırılması için tek çare kesip atılmasıdır. Biri siyasetçi diğeri bürokrat/teknokrat olan bu iki tarihi kişiliğin bu meseleye yaklaşımlarındaki zihinsel süreklilik dikkate değer. İşte raison d’état, yani devlet aklı dediğimiz kavram tam anlamıyla bu şekilde vücut bulur.
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
ÇATIŞMA Çürümeden çok önce, galiba kokuşmadan da evvel, ölümle dirim arasında geçen kavganın sonundaki boşlukta; birtakım ecza şişelerinin küçüklü büyüklü, sıra sıra dizildikleri, ağızlarını açıp bekleştikleri zamanı; ötekisi ile; sıcacık bir oda ve bir sepet içinde kokmaya, bir kurt yüzünden bozulmaya, delirmeye, canlanmaya hazırlandıkları zaman
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.