Olayların daha fazla olduğu bir kitaptı. Gerçi yine büyük olaylar hep seskle oluyor ama kitabın zaten ana olayı bu. Bir tık geçiş kitabı gibiydi. Sonuyla, devamında olacakların işaretini verdi. Ben ara vermeden devam ediyorum.
“İki sarayda da vakit geçirdim anne. İkisi arasında seçim yapmak çok da zor değil.”
“Bunu nasıl söylersin Meredith? Karanlık sarayda ben de kaldım ve ne kadar korkunç olduğunu biliyorum.”
“Ben de ışıltılı sarayda kaldım ve altın damarlı mermerlerin üzerindeki kanımın, siyah mermerlerin üzerindeki gibi kırmızı olduğunu biliyorum.”
Elimden geleni yapacaktım ama bir şeyden emindim: Durumu şimdi kontrol altına almazsam korumalar bana hükmedeceklerdi. Tahtı elde edebilir ama her şeyi kaybedebilirdim.
Ben kendime güveniyordum ama bazı günler kendimden bile şüpheye düşüyordum. Şüphenin beni dürüst tutacağını düşünüyordum. Belki de kendimi kandırıyordum. Belki de kimse böyle bir güce sahip olup adil ve dosdoğru kalamazdı.
Eskiden, kraliçem olmayı kabul edersen her şeyin daha güvende olacağını düşünürdüm ama artık, tahtımın yakınına girmene izin veremeyeceğim kadar tehlikeli olduğunu biliyorum.
Bazı insanlar unvanlara saygı duyulmasına tepki verirdi ama bazılarını da harekete geçirmek için tehdit etmek gerekti. Ve tehdit etmenin bir yolu da ilk ismini kullanmaktı.
Böyle bir günü harcamaktan nefret ediyordum. Demek istediğim, bir prensestim. Sadece bu bile, çalışmak zorunda olmadığım anlamına gelmez miydi? Hayır. Ama bir peri prensesiydim. Altın dilesem büyülü bir biçimde elimde bitmez miydi? Keşke.