Sesimden korkmuyorum. Ne kadar uzağa gitsem de peşimden gelecek çünkü. “ Bu şehir arkandan gelecektir.” demiş Kayafis, aldırma. Peşimizden gelecek olan yalnızca kendi sesimiz. Gelecek, ellerimi kulaklarımdan ayıracak ve daha önce onu duymamak için attığım çığlıkları, kuma yazılan yazıyı silen dalgalar gibi yok edecek. Söz dalgalarındır, kumun değil.
Elleriyle de görebilir insan yeter ki dokunduğu varlığın kalp atışlarımı duysun.
Reklam
Helallik istiyorum öncelikle hakkını veremediğim kelimelerden…
Rapunzel‘i kapattıkları merdivensiz kule çığlıkları yutan soğuk bir kuyuydu. 12 yaşında hapsedilirken oraya sadece özgürlüğünü değil, sesini de aldılar onun. “Rapunzel,Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını!” diye seslenerek oyalarken bizi kötü kalpli cadı, Rapunzel‘in bu çağrıya neden çığlığıyla değil de balkondan sarkıttığı saçlarıyla karşılık verdiğini sorgulamadı kimse. Çığlık yoksa rahatsızlık da yok.
Kelimeler çökmesin bir kere, derin bir suskunluğa gömülmesin insan.
Reklam
Bir insanı kurtarmak söz konusu olduğunda kaplumbağa hızıyla ilerleyen dünyanın hız isteği ne tuhaf!
Bu yola çıkmak için meczup olmak lazım. Fakat biz kim, meczupluk kim; bizi hakikat değil nefsimiz çekip duruyor.
Reklam
Acı çekenlere sarılmak isteyen, ateşe dayanıklı olmalı.
mâlâyanî..
Bizi alakadar eden işlerden uzak, bizi alakadar etmeyen işlerin tam ortasındayız.
Dünya ne zaman masum olmuş ki masumiyetini kaybetsin.
Helallik istiyorum. Öncelikle hakkını veremediğim kelimelerden.
Resim