This is a man's world
(Bu bir erkeğin dünyası)
This is a man's world
(Bu bir erkeğin dünyası)
But it would be nothing
(Ama hiçbir şey olmazdı)
Nothing
(Hiçbir şey olmazdı)
BAYRAMLAR BAYRAM OLA
Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine
Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı...
Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu
Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı
Adam “he ya” dedi,
Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine
Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi tam ağlamaklı.
Eli öpüldükçe içi burkuldu
Olivia Marshall; tam bir kötü şans kraliçesi.
Kötü karmanın vücut bulmuş hali.
Ailenin başarısızlık timsali.
Bunları okurken bile içiniz şişti değil mi? Bir de koca hayatı tam bir kaostan ibaret olan Olivia'yı düşünün.
Erkek arkadaşını fazla güzel olan iş arkadaşı ile tanıştıran Olivia, hayatının aşkını bulmasına yardım ettiği için
Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı...
Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! kurtuldu
Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı
Adam “he ya” dedi, gözü kapalı...
Düşündü kış yakın, evde odun yok
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok
Avrat “Bayram” dedi, eğdi başını
Adam “evet” dedi, sıktı dişini... Çalışsa ne iş var, ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözlerini karşı duvara Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı
Adam “öyle” dedi, bağrında sızı... Döndürse yönünü herhangi dosta
Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta
Yıllar, aylar, günler erirken yasta Yer gök “Bayram” dedi, ağzını açtı
Adam “Bayram” dedi, evinden kaçtı..
A. Karakoç
Bu türde okuduklarimin içinde en iyilerinden biri olarak ayrı bir yere koyuyorum bu kitabı. Kahkaha attığım o kadar çok yer oldu ki. İnanılmaz keyifle okudum.
Dallas sen nasıl bir yaratıksın ya. Plotkin de krize girdim resmen. Tam bir ayaklı bela ama Rom da kesinlikle senin gibi bir kadını hak ediyor.
Karanlık Romeo onun sadece tabiatı çünkü kitapta dark ile ilgili birşey yok. Sanırım diğer yazarımız baskın çıktı. Özellikle sonlara doğru uzatılmış geldi o yüzden 8 mi 9 mu derken son kararım 9, haksızlık olmasın.
Genel konuya yeterince yer verilmiş tekrar etmeye gerek yok. Karakterleri inanılmaz gerçekçi ve başarılı işlemişler. Frankie ablasına taş çıkartır cinsten ve Ollie ile ikisini okumayı gerçekten çok isterim. İkisi de öngörülebilir karakterler olmadığı için müthiş bir ikili olurdu. Rom ile tayfasinin yazışmaları, Dallas'ın Rom tarafından fark edilmek için yaptıkları, Rom'un kimseye göstermediği tarafları derken içine bir de bomba espriler girince kahkaha atarak okudum. Kesinlikle ve kesinlikle tereddüt etmeden okuyabileceğiniz, gülme garantili bir kitap olarak tavsiye ediyorum.
Ürgüp'e, atalarının eskiden yaşadıkları diyara ayak basar Dimitrios. Anneannesi ve diğer büyüklerinden dinlediği kadarıyla yer etmiştir zihninde bu diyar. Bu topraklara gelişinin iki sebebi vardır Dimitrios'un: Zorunlu göçe tabi tutuldukları yurdun hasretini çeken iki büyükannesine birer küçük torbada toprak ve hâlâ akmasını ümit
i.hizliresim.com/zja7X7.jpg
Evvela incelemeye şu soru ile başlamak gerekiyor: ‘İnsan neyle yaşar?’ Bu sorunun cevabı kitapta anlatılan hikayelerde açıkça belirtiliyor. İncelemenin sonunda bu sorunun cevabını zannımca vereceğim.
Tolstoy’un kaleme aldığı ‘İnsan neyle yaşar’ kitabı temelde aynı değerler üzerine oturan, 6 farklı kısa
"Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine
Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı..
Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu
Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı
Adam “he ya” dedi, gözü kapalı.."
Centilmence hareketimi görmezden geldi ve kızgınlıkla yanımdan geçip restorana girdi. Yazık olmuştu; kendisi için kapıyı açık tutmak istediğim ilk kızdı. O ânı iple çekmiştim ve o farkına bile varmamıştı.
I.
Doç. Dr. Kriton Dinçmen, "Psykhiatria ve Mythos" eserinin giriş kısmında şunu der:
"İnsan anlayamadığı, açıklayamadığı, aklının alamadığı bir olay karşısında bulunduğunda -hele bu olay soyut olursa çok daha büyük ölçüde- ya metafizik/demoniak bir açıklamaya başvuracak ya da olayı efsane/mythoslara (mitos) dönüştürüp kendi