"Hepimiz hayatın kitaplarda daha güzel olduğunda hemfikiriz."
Sahi ne olmuştur da 624'te dokuz yüz kişilik bir pagan kitlesine karşı ilk savaşını veren üç yüz kişilik bir kabileler karması, sadece beş yıl sonra Kudüs yakınlarında yüz bin kişilik bir Roma ordusuna kafa tutabilmiş, 30 yıl sonra da Konstantinopolis'in surlarına hem de donanma ile dayanabilmiştir? Bedir'de attıkları ilk okun üstünden sadece 9 yıl sonra nasıl İran'ın kapısına ulaşmış ve 11 yılın sonunda üç buçuk milyon kilometrekare Sasani toprağını nasıl ele geçirebilmiştir? Çok kısa özetleyecek olursak, antik çağlardan beri Arap Yarımadası'nın güneyindeki denizden yukarıda Akdeniz kıyılarına geçmek zorunda olan ticaret sayesinde birbirine uzak vaha bölgelerine yerleşen kabilelerde pusu, baskın, yağma gibi karakteristik özellikler pekiştirdiğini, bunlar üzerine inşa edilmiş değerlerin de bu kabileler arasında saygınlık sıralamasını belirlediğini söyleyebiliriz. Öyle ki sebepleri çoktan unutulsa da bu soy hiyerarşisi, herşeyden önemlidir. İşte İslam, bunu yıkmaya yönelik tutumu ve kendisine tabi olanları takva perspektifinde yeni bir sıralamaya tabi tutan devrimci tavrı ile başlangıçta tabakanın en altındakilerden büyük hüsnükabul görerek çığ gibi büyümesi yanında, getirdiği (ya da yeniden canlandırdığı) namaz, oruç gibi toplumsal gücü yüksek ibadetlerle, bu kabilelere, dini olduğu kadar siyasi ve askeri bakımdan da büyük bir disiplin kazandırmıştır. Böylece İslam, yukarıda saydığımız karakterize becerilere sahip Araplar için tek tek asla başarılamayacak bir işin beraberce yapılmasıyla ortaya çıkan çok büyük bir sinerji yaratmıştır.
Sayfa 9 - Kübra pehlivanKitabı okudu
Reklam
"Iftar çadırına dalıp apar topar yemek aldıktan sonra, iftardan yarım saat önce, vaktin gelmesini bekleyen oruçlu kişilerin karşısında yemek yiyen insanların sosyolojisi ile 30 yıldır sakız çiğnemenin orucu bozup bozmayacağını ya da garajdaki bisikletinin zekât gerektirip gerektirmediğini bulduğu her din adamına soran vatandaşların sosyolojisi esasında aynıdır. Bu sosyoloji; kabalığın, kabukta kalmanın, karşısındakinin hak ve hukukunu önemsememenin, en nihâyet ayakta kalabilmek ve ayakta durabilmek için her türlü vandallığa başvurmanın normal karşılandığı bir vasatı temsil etmektedir."
Sayfa 3
"Insana, kıymetini anlasın diye ayrılığı, lezzetini bilsin diye acıyı, dünyaya bağlanmasın diye de aşkı verdin değil mi?
Sayfa 45
Yahya Kemal
"Çok insan anlayamaz eski musikimizden. Ve ondan anlayamayan bir şey anlamaz bizden."
Sayfa 37
Reklam
"Elimi tutan yok ve yokluğun yüzünden kışa küfür etmek günahkârlıktan başka bir şey değil. Fakat şunu sormadan edemiyorum sana, bunca terk edişinin ardından bir kanadı kırık serçe acemiliği ile kışlarına küstün mü sen hiç?"
Sayfa 15
O gün Bilge Kağan, bugün Mustafa Kemal Paşa...
"Tanrı gibi gökte oldum" diyen Bilge Kağan'ın zihniyetini eleştirmeniz mümkündür ama Bilge Kağan gerçeğini görmezden gelemezsiniz. Görmezden geldiğinizde bir millete kendi tarihini kasıtlı olarak unutturmaya çalışıyorsunuz demektir ki işte burada artık karanlık kumpaslar devreye girmiş demektir. Artık burada entel züppeliğinden ziyade komplo var demektir."
Sayfa 13
Pusula iğnesi
"Çok değil elli sene önce, ikinci büyük donanması olduğumuz Akdeniz'de, şimdi Türk bandıralı bir yük gemisi dahi görebilene aşk olsun! Bizimkiler Haliç'te yosun bağlarken, İngiliz, Fransız, İtalyan filoları; işgal ettikleri bölgelerin karasularını da tutuvermiş baştanbaşa. Şimdi kendi topraklarımızı savunmaya bile gizli kaçak gönderiyoruz böyle. Bu işte dahli olanlar, nasıl kalkarlar altından bilmem!"
Sayfa 4
Pusula iğnesi
"Ne tuhaf değil mi? Asırlardır hükmettiğimiz topraklarda, yabancı olan biziz şimdi!"
Sayfa 4
Reklam
Dilimiz Ferdi, ruhumuz Müslüm baba...
"Sayıca birden fazla çocuğu olmasına rağmen ibrahim tatlıses "baba" olamadı. Bu toplum ibrahim'i ibo yaptı ama ne Ferdi'yi ne de Müslüm'ü "o"laştırmadı. Olmak güzel ama oldurmak değil; olmak doğaldı oldurmak değil."
Sayfa 32
"Oysa Türk modernleşmesinin sıhhati, "geleneğin tasfiyesinde" değil "yeniden üretilmesinde" yatıyordu. Geleneğin tasfiyesinin bizi getirip bıraktığı yer: "Şehr-i Kebap and Lahmacun" tabelaları, çay bardağı, ya da selfie çeken şehzade heykelleri, özentilik kargaşası ve yozlaşma..."
Sayfa 37
:D
"Gece düşünürken bozulan çamaşır makinesi için yeni bir fikir geliştirdim. Bir yandan Fazıl'ı düşünüyor bir yandan da babama komplo kuruyordum. Sabah kahvaltıda katı bir tutum takınarak söze başladım: -"Bundan sonra çamaşır yıkamıyoruz. Kardeşimin de senin de çamaşırlarınızı kendiniz yıkayın." Babam bana baktı gözlüğünün üstünden: -"Komünist misin sen?"
Sayfa 35
"Dünyayı mahvedişimizden ötürü edindiğimiz kötü kötü sabıka, melek olmamızın önünde edebiyyen engel oluşturacak nitelikte."
Sayfa 19
42 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.