"Tek bir namazı bile kaçırmazdı, katı kalpli görünse de verdiği sadakalar, yaptırdığı hastaneler ve imarethanelerle namı tüm Osmanlı toprağında almış başını yürümüştü. Cumadan cumaya atına binip vezirlerini paşalarını lalalarını yanına alıp Ayasofya'ya gittiğinde millet birbirini çiğnerdi onu bir kez görebilmek için. Bu şehrin fatihi II. Mehmed'in oğlu II. Bayezid işte böyle bir adamdı."
Sultan 1. Ahmed o günlerde devasa boyutlarda bir cami inşaatına girişmişti. Bu cami büyük dedeleri Fatih ve Kanuni'nin camileri gibi olmalıydı. Bir Süleymaniye Camii haşmetinde olup Ayasofya Camii'nin tam karşısına kondurulmalıydı. Gerçi bir tepenin başı olsun istemiş ancak o günlerde İstanbul 'un yüksek tepelerinin başı hep doldurulmuş olduğu için Sultanahmed Meydanı dediğimiz Hipodrom 'un düzlüğünü tercih etmek zorunda kalmıştı. O zamanlar, İstanbul silüetinde çok fark edilmese de ileride İstanbul 'un en çok ziyaret edilen camisi burası olacaktı.
Reklam
Padişah (...) Ayasofya'yı dolaşırken bir yeniçeri, kilisenin en kuytu yerine çekilmiş, hem sevinçten ağlıyor, hem de hançerinin ucuyla yerden bir mozaik parçası koparmaya çalışıyordu. Niyeti küçük bir parçayı fethin hatırası olarak saklamaktan ibaretti. Genç Padişah, durumu gördü. (...) Kamçıyla vurarak bağırdı: "Bırak! Bu size verip bağışladığımız ganimetlerden değildir. (...)"
Sayfa 77 - Hammer, s. 382
576 syf.
10/10 puan verdi
Sırf hikayeyi gözümde daha iyi canlandırabilmek için Yerebatan Sarnıcı ve Ayasofya civarında dakikalarca dolandığım, sonra kitabı tekrar okuduğum doğrudur :)
Cehennem
CehennemDan Brown · Altın Kitaplar · 201325,7bin okunma
içeride size öyle davrananlar 5- 10 yıl sonra hepten yok olacaklar ama sizin adınız asırlarca devam edecek, yazılarınız asırlarca okunacak. Ayasofya'nin gölgesi gibi siz de birer gölgesiniz: aslınız sizi var etti , gölgesiz varlık olmaz ama gölgenin de gölgesi olmaz,bakin bakalım gölgeniz var mi?
Sayfa 266Kitabı okudu
576 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Profesör Robert Langdon'ın simgeler ve şifrelerin peşinde İtalya'dan İstanbul'a uzayan hikayesini konu alan Dan Brown eseri. Yazarın etkileyici anlatımının bu kalınlıkta ki bir kitabı kısa sürede bitirmenize yardımcı olacağı kesin. Olağanüstü bir hızla çoğalan insanoğlunun Dünya'nın ve elbette kendi ırkının sonunu getireceğini düşünen Dante tutkunu dahi biyolog şeytani bir planı devreye sokmuş ve başta WHO olmak üzere çok ciddi düşmanlara sahip olmuştur. Dan Brown müthiş tasvir yeteneği ile Yerebatan Sarayı, Ayasofya ve Kapalı Çarşı'yı mükemmel anlatmış. Not: Yakın zaman önce filmin Türkiye çekimleri başladı :)
Cehennem
CehennemDan Brown · Altın Kitaplar · 201325,7bin okunma
Reklam
' Anlatırlar ki' dedi Ömer ' Eski vakitlerde bir depremde Ayasofya'nın işte bu kubbesi yıkılmış. O vakitler Bizans ülkesi savaşlarla uğraşıyor, fakir, güçsüz. Kubbenin tamiri için hristiyan ülkelere haber uçurulmuş. Ayasofya'nın harap kubbesi için yardım toplayacaklar. Medine' deki bir klisenin rahibi haber göndermiş Ayasofya' dakilere. Ki bu rahip Hristiyanlığın aslını bilirmiş demek ki. Demiş ki burada bir yetim var evvelden beri bahsedilen ahirzaman Peygamberi olduğu aşikar. Gelin bu yetimin tükürüğünden ve Mekke toprağından bir parça alın ve kubbeyi yapacağınız harca katın. O zaman zelzele o kubbeye bir zarar vermeyecektir. Onlar da bu söyleneni kabul edip, aynen yapmışlar. İşte Fatih İstanbul'u fethedip de Ayasofya'ya girdiği vakit bu sıır bildiğinden tam da buranın önünde durup salavat getirmiş ve hatta belli olsun, bilinsin, unutulmasın diye buraya altından bir topuz yapıp astırmış...
İnsanlar görüp duyduklariyla bir insana önyargılı yaklasmak yerine o kişiyi yakından tanımaya çalışsalar keşke. HAYAL GÜNLÜĞÜ III. Murat Han bir gün telaşlı bir şekilde uyanır. Yüzünde düşünceli bir hava vardır. Vezîr-i Âzam Siyavuş Paşa, padişahın bu halini görünce dayanamayıp sorar: - Hayırdır
"O akşam saatinde ışıklandırılmış olan Sultanahmet ile Ayasofya arasında durmak çok garip bir duygu uyandırıyordu insanda. Sanki zamanda yolculuk yapar gibiydik."
Sayfa 229Kitabı okudu
144 syf.
·
Puan vermedi
Ayasofya ilk günlerden, günümüze kadar kendi kendini anlatıyor. Baştan büyük zevkle okuduğum kitap. Sonuna doğru tek bir cümle beni bu kitaptan tümüyle soğuttu. Yazar sık sık din propagandası yapmasaydı da olurdu. Yine de bitirdim.
Ayasofya Dile Geldi
Ayasofya Dile GeldiDurali Yılmaz · Beka Yayınları · 201228 okunma
Reklam
Dürbünün içindeki denizle gökyüzü koyu kurşunî, adalar, Kayışdağı'na kadar Kadıköy, beride İstanbul, kirli bir camdan bakılıyor gibi, silikti. Küçük Ayasofya'dan Etyemez'e kadar bütün mahalleleri yangınlar silip süpürmüş, yanmayan ahşap ev yığınlarını da uzun savaş yılları, onarımsızlıktan kağşatıp çökertmişti. Büyük camilerin kubbeleriyle minareleri bile sanki artık kagir katılıklarını taşımıyor, pamuk balyası yığınları gibi insana yumuşaklık duygusu veriyorlardı.
"Abi," diyor sürücü, "Ayasofya'yı yeniden kilise yapacaklarmış, biliyor musun? Avrupa Birliği'ne girelim diye yapmadığımız şey kalmadı. Adamlar 'camilerinizi kiliseye çevirirseniz sizi alacağız' deseler, bizimkiler onu da yapar valla! Hâlbuki dedem anlatırdı, işgalde bile sokmamışız biz bunları Ayasofya'ya. Dört kişi dinamit lokumlarıyla nöbet tutmuş, girerseniz uçururuz diye. Bir o günlere bak, bir bu günlere bak abi; nereden nereye."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.