"İçinde sevgi ve anlayış bulunan bir dünya tek bir ailedir. Dünya düşünenler için bir komedi, hissedenler için bir trajedidir." Walpole
Sayfa 95 - Pegem AkademiKitabı okudu
Yarattığı kurumların, kültürel kalıpların ve tabuların kölesi haline gelen insan, bir yap-boz oyunu olan çağdaş yaşamın edilgen bir seyircisi konumuna itilmiştir. Heiddeger'in dediği gibi her varoluş kendi ölümünü ölür, ölüm başkasına devredilemez ve ertelenemez bir gerçekliktir. Yaşamak da böyledir. Her insan kendi hayatını yaşar. Yaşama hakkı başkasına devredilemez ve ertelenemez. Ancak insan olmanın, özellikle yaşayan, duyan, düşünen ve üreten gerçek bir insan olmanın zor, acılı ve keyifli bir yolculuk olduğunu bilmek gerekir. Sonuçta, insan olma sevdası, yaşamın en gizemli ve en soylu amacıdır. Eğitim de bireyi bu amaca ulaştıran en güvenilir yoldur. Fakat bu eğitim, yığınlaştırma, kitleselleştirme, tepkileştirme, aynilestirme gibi kavramlarla karakterize olan geleneksel eğitim değil, bireye kendi renklerini, yönünü kısaca kişisel varoluşunu ve yaşamını seçme hakkı veren özgür eğitimdir.
Sayfa 110 - Pegem AkademiKitabı okudu
Reklam
"Artık savaşmayalım. Başarıya ulaştık, öldük, öldürdük ve öldürüldük." D. H. Lawrence
Sayfa 111 - Pegem AkademiKitabı okudu
Helenistik dönemin ünlü düşünürü Epikür'ün "Siz varken ölüm yoktur, ölüm geldiğinde de siz olmazsınız. Bu yüzden ölümden korkmak anlamsızdır," sözleri, varoluşçu felsefede "insan yaşamaya başlamadan önce yaşam yoktur, yaşama anlam veren yaşayan insandır," şekline dönüşmüştür.
Sayfa 119 - Pegem AkademiKitabı okudu
Gerçekte insan varolan bir nesne değil, sürekli olmakta ve gelişmekte olan bir olgudur. Dolayısıyla insan geçmişte ne olduğu ile sınırlandırılamaz. Çünkü, insan geçmiş, şimdi ve gelecek zaman boyutlarının birbirine geçişmiş kümülatif etkilerinin ürünüdür. Başka bir anlatımla, insanın davranışlarına geçmişteki yaşantıları, şu andaki varoluş biçimi ve geleceğe yönelik beklentileri yön verir.
Sayfa 120 - Pegem AkademiKitabı okudu
"Kendi yetiştirdiği lahanayı sofrasına koyan insanın saf ve çocuksu sevincini duyabildiğim için ne kadar bahtiyarım. O, yalnız lahananın tadını duymakla kalmıyor, onu yetiştirdiği güzel günlerin ve sabahların, onu suladığı tatlı akşamların, yavaş yavaş büyüdüğü günlerin sevincini de o anda tekrar yaşıyor." Goethe
Sayfa 123 - Pegem AkademiKitabı okudu
Reklam
Varoluş Ansiyetesi
Kendini gerçekleştirme gereksinimi duyan insan, varoluşun doğasında bulunan güvensizlik ve yalnızlık duygularıyla mücadele ederek yaşamaktadır. Bunaltı, yalnızlık ve saçmalık toplumsal yaşamın temel unsurlarıdır. Bu durum insanda varoluş anksiyetesi yaratır, ancak birey kendini inşa ederek, üretken ve yaratıcı bir kimlik geliştirebilirse kendini özgürleştirebilir. Özgürlük ise, ancak bir seçme ve bağlanma biçimi ile anlam kazanır. Bu yüzden birey eylemleri ile toplumsal sorumluluklarını yerine getirerek kendi yazgısının sahibi olmalıdır. Bu açıdan bakıldığında, bireyin varlığını anlamlandırma çabalarının örgütsel yaşamın koşullarına bağlı olduğu görülmektedir. Ancak, birey özgür bir insan olarak, başkalarının özgürlüğünü tanımak zorundadır. Burada en uygun yol, sevgi ve karşılıklı paylaşmayla sağlanır. Buna göre, örgüt bireyin varoluş biçimini geliştiren ve gelecekte olabileceği biçime en uygun düşen demokratik yönetim felsefesine sahip olmalıdır.
Sayfa 124 - Pegem AkademiKitabı okudu
Varoluşçuluğa göre, insan özgürlük içinde insanlaşır. Bunun için yaşama etkin biçimde katılması gerekir. Çünkü, yaşam bizim algıladığımız şeydir. Egemen olmak isteyen biri boyun eğmeye her zaman hazırdır. Yaşamak ne boyun eğmek ne de eğdirmektir. Yalnızca özgürce kendi gerçeklerini bilmektir.
Sayfa 125 - Pegem AkademiKitabı okudu
Bazen aynı dinden olmanız da sorunu çözmez. Bu kez mezhep ve tarikat farklılıkları gündeme gelir. Oysa dinler geldiğinde ne mezhepler ne tarikatlar vardı. Ama ne gam maksat başkalarından bir şekilde üstün olmaksa bu tartışma bitmez. Yüzlerce cemaat ve tarikat olduğunu anımsayalım. Acaba içlerinden sadece biri mi doğru? Öyleyse ötekiler neden var? Hepsi doğruysa bu kadar bölünmeye ne gerek var? Küçük küçük gruplara bölünmek mi doğru yoksa büyük insanlık ailesinin bir üyesi olarak kardeşçe yaşamak mı? Daha açık söylemek gerekiyorsa söyleyelim. Bütün kutsal kitaplarda insanların kardeş olduğu yazılıdır...Ama sadece yazılıdır! Bu sözü içi boş bir slogan halinde tekrar eden çok insan vardır. Bu bağlamda ABD'de 1960'lı yıllarda bir araştırma yapılmıştır. İnsanların kendi türleri hakkında tutumlarını belirlemeye yönelik söz konusu araştırmada, katılanlara insanların kardeş ve eşit olup olmadıkları sorulmuştur. Araştırmaya katılan deneklerin neredeyse tamamı insanların kardeş ve eşit olduğunu söylemişlerdir. Ne varki ikinci soru "Peki zenciler ve beyazlar da eşit kardeşler midir?" şeklinde yönetilince birinci soruya "evet" diyenlerin %65'i "hayır" demişlerdir. "Sizin için de zenciler var mı?" Sizin gibi düşünmeyen insanlar, başka inançlara, dinlere sahip olanlar da, sizin kadar değerli midir? Yoksa en değerli olan bizim inançlarımız, en değerli kültür bizim kültürümüz müdür? Peki başka ulus ve dinlere ait uluslar da sizin gibi düşünürlerse...
Sayfa 138 - Pegem AkademiKitabı okudu
Evrensel barış ve kardeşlik ilkelerine vurgu yapan üniversite eğitimi bütün halkların ve kültürlerin eşitliği anlayışı üzerine kurulmuştur. Buna göre bütün coğrafyalarda yaşayan insanlar ve onların kültürel değerleri eşit ve aynı ölçüde saygı değerdir. Japonların deyimiyle söylersek, "en" diye bir şey yoktur. Herkesin en güzeli, en doğrusu, en ahlaklısı ve kutsalı kendine göredir. Aksi takdirde bazı halklar ve öğretiler daha değerli olacağı için diğerleri değersiz sayılacak ve insanoğlu öteki ile boğuşurken kendini de boğmaya devam edecektir.
Sayfa 139 - Pegem AkademiKitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.