Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ladrian

Istırabın derinlerine indikçe sevincimizi kaybetmek korkusu kalmadığı için, yeni bir sevinç başlıyor: Istırabın ilâcı ıstıraptır. İkisinin hâsıl-ı zarbı: Sevinç.
Reklam
Ne aydınlık! Ne aydınlık! Bütün taşlar, topraklar, boşluklar, camlarla, aynalarla, beyaz madenlerle dolmuş gibi parıldıyordu. Fakat bu ışığa çok bakamıyordum, bu güneş bile gözlerimden içeriye girince, kendimden daha büyük bir karanlık denizine düşmüş gibi derhal sönüyor ve içimin rengini alıyordu.
Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum. Kendi kendime karşı çok borçlandım. Kendime vaa­det­tiğim şeyleri yapamazsam utancımdan aynaya bakamayacağım.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Uyuyamadım, ağrılarım arttı, fakat ruhî azabıma nis­bet­le çok asil, sade ve saf olan et ıstırabımı o gece sevdim.
Susmaya devam etti. Uzun bir sükût. Dakikalar geçiyor. Her an birbirimizden biraz daha uzaklaşıyoruz. Konuşursak, birbirimize bunu hissettirmekten başka bir şeye yaramayacak. Bunun için susuyoruz. Ne onda bu büyük mesafeyi atlamak ve ötekinin yanına varmak isteği, ne bende kuvveti var. Bu sessizlik içinde zaman aramızdan bir düşman gibi geçiyor.
Reklam
Bir şey ümit etmemenin rahatlığından başka barınacak ruhî bir köşem kalmamıştı.
Hakikati seviniz, o da sizi sever; hakikati arayınız, o da sizi arar ve üstüne yalan Çin setleri gibi kalın duvarlar örsün, altında kalan hakikat bir ince iniltiyle, bir hafif rüzgâr dalgasıyla, herhangi bir küçük işaretle mevcudiyetini bildirir: “Buradayım!” der.
Yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana herşey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hattâ yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filân... Zavallı mürâhik...
Artık merhamete lâyık olduğumu anlamaktan utanmayacak kadar mukavemetimi ve gururumu kaybetmiştim
Her bedbaht gibi ben de bu basit nüktede bile bir merhametten, bir teselliden şüphe ettim: Kendi kendime güvenimi o kadar kaybetmiştim.
Reklam
Felâketimizi başka biriyle taksim etmek saadettir, fakat annelerle değil, annelerle değil. Annelere anlatılan ke­derler taksim değil, zarbedilmiş olur: Çocuklarının fe­lâketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ıstıraplarını çocuklarına fazlasiyle iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür.
112 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye KoğuşuPeyami Safa
8.2/10 · 102,3bin okunma
— Oraya vardığımız zaman neyle karşılaşacağımızı düşünmüyor musun? Ya Kaliforniya düşündüğümüz gibi güzel bir yer çıkmazsa diye korkmuyor musun? Ana, hemen: — Hayır, dedi. Hayır, hiçbir şey düşünmüyorum. Zaten bunu düşünemezsin de. Ben de düşünemem. Bunu düşünmek, haddini bilmemek olur... Çok şeyler istemek, her şeyi bilmek istemek olur... Önümüzde göreceğimiz daha binlerce şey var, hangisinin sırası ise, onu göreceğiz; sırayla... Sırayı bozarsam, çok ileri gitmiş olurum. Sen ilerisini düşünebilirsin, çünkü gençsin, ama... Ama benim için yaşantı, şu altımdan akıp giden yol gibidir.
584 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
51 günde okudu
Locke Lamora'nın Yalanları
Locke Lamora'nın YalanlarıScott Lynch
8.8/10 · 1.142 okunma
Ladrian

Ladrian

, bir kitabı yarım bıraktı
İki Şehrin Hikâyesi
İki Şehrin HikâyesiCharles Dickens
8.4/10 · 59bin okunma
215 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.