Ayrılmak bir solucanın ikiye bölünmesi gibidir, her iki parça ayrı ayrı yaşamaya devam eder, bir zamanlar tek parça değilmiş gibi, tanımaz birbirini parçalar.
Ama beraberlik ölü ise, ayrılmak, çürüyen iki parçanın birbirinden zahmetsizce kopması demektir. Çürümek acı vermez, ölü olan çürür. Çürüdüğünü anlatmak kolay değil, ölü olduğunu ikrar etmek ise çok zor.
Ali'yi yüzünde 'gelişin bana acı verdi' cümlesiyle bırakırım. Benim yüzümde ise, 'vicdan sahiplerinin mağdur ettikleriyle imtihanı çok zorludur' cümlesi.
Sabahattin Ali'nin yeni rejimi (Cumhuriyet Rejimi) ahlaki yönden sorguladığı ve aklı olana da sorgulattığı harika eseridir. Kendisinin muhafazakarlıkla uzaktan yakından alakası olmamasına rağmen böyle bir romanı yazmaya onu iten şartları bize ancak hayal ettirebilir.
Zira Yusuf'un üvey babası Selahattin Bey (Eski Kaymakam) Osmanlı Dönemini ve ahlakını, yeni kaymakam İzzet Bey ise Cumhuriyet Dönemini ve ahlakını temsil etmektedir. Hatta yazar ince zekasıyla, yeni kaymakamın fiziksel özelliklerini tarif ederken çok spesifik bir kişiyi hatırımıza getirir.
Tabi bu sivri kalemi onu, birçok çağdaşı gibi önce sürgünlere sonra da Meriç kıyısında ki ölümüne götürür. Dünya görüşü olarak karşı mahalleden olmasına rağmen kaleminin namusunu ve şerefini satmayan dönemin nadir yazarlarındandır (bir diğeri için bkz:
Kemal Tahir ). Genç yaşında öldürülmesi bize sınırlı sayıda eser bırakmış olmasına sebep olsa da eldeki tüm eserlerinde harika bir dil ve edebi lezzet vardır.
Tanım: Popüler kültüre kurban edilmemesi gereken, yazdıkları ve hayatı dikkatle irdelenmeye muhtaç, kalemi ve karakteri sağlam usta yazar.