Bence iki tür okur var.
Bir grup tamamen kendini iyi hissetmek için okuyor. Okuduklarının içinde kendini görmek istemiyor, aramayı bile reddediyor. Bu tür genellikle popüler ürüne düşkün okurdur. Sinemaya da böyle gider, romanı da böyle okur. Hep başkalarının başına gelenleri okumanın rahatlığı içindedir. Yapıtın derdiyle arasında kırılmaz bir cam duvar vardır. O camın arkasından izler her şeyi.
İkinci okur türü tam aksidir, okurken bir yandan kendini deşer. Onu ilgilendiren şey de olay akışı değil, karakterlerin çeşidi durumlar karşısında verdiği tepkidir. Sanıldığının aksine karakterle özdeşleşmez, kendinin farklı bir kişi olduğunun bilincinde olarak okur. Kendini karakterin yerine koymaz ama o yakıcı insanlık hallerini hisseder...