Bence iki tür okur var.
Bir grup tamamen kendini iyi hissetmek için okuyor. Okuduklarının içinde kendini görmek istemiyor, aramayı bile reddediyor. Bu tür genellikle popüler ürüne düşkün okurdur. Sinemaya da böyle gider, romanı da böyle okur. Hep başkalarının başına gelenleri okumanın rahatlığı içindedir. Yapıtın derdiyle arasında kırılmaz bir cam duvar vardır. O camın arkasından izler her şeyi.
İkinci okur türü tam aksidir, okurken bir yandan kendini deşer. Onu ilgilendiren şey de olay akışı değil, karakterlerin çeşidi durumlar karşısında verdiği tepkidir. Sanıldığının aksine karakterle özdeşleşmez, kendinin farklı bir kişi olduğunun bilincinde olarak okur. Kendini karakterin yerine koymaz ama o yakıcı insanlık hallerini hisseder...
Türkiye’nin eğitim anlayışı öğrencinin kişiliğini ezmek ister, tek tip insanlar olsunlar, itaatkâr olsunlar. Birey olsun istemez. Birey özgürlüğünü talep eder çünkü.
Sayfa 91 - Can Sanat Yayınları, Aralık 2014Kitabı okudu
En lezzetli okumalar çocukluğumuzda yazarını bile bilmediğimiz okumalardı değil mi?
En güzel okuma biçimi.Sıfır önyargı.Tamamen zevk almaya odaklısın,başka bir şey yok.
Dindar biri değilim, hiç olmadım. Ama samimiyetime inanmanızı rica ederek söylüyorum, herkesin inancına göre yaşayabileceği bir ülke için canımı veririm. Bu ülkenin genç kızlarının hatırladığımda bile tüylerimi diken diken eden “ikna odaları”na alındıklarını öğrendiğimde hissettiğim utanç ve kahır emin olun bugün hissettiğim kahırdan bin kat fazladır. Benim için başörtülü bir genç kızı ikna odasına alıp zulmeden bir “kadının” bir solcuya işkence yapan bir polis şefinden hiçbir farkı yoktur. İnsanların zihinlerine yapılan işkence bedensel işkenceden çok daha ağır zarar verir.