"Ettik o kadar ref-i taayyün ki Neşati Ayine-i pür-tab-ı mücellada nihanız!" (Ey Neşati, görünürlüğü o kadar ortadan kaldırdık ki, Pırıl pırıl cilalı aynada bile aksimiz sır olmuştur.)
Dergah YayınlarıKitabı okudu
"Ettik o kadar ref‘-i te’ayyün ki Neşâtî Âyîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız!" (Neşâtî) [Neşâtî! Ten kafesinde hapsolmuş ruhumuzu öylesine vücudumuzdan kurtardık, maddi varlığımızdan sıyrılıp, o kadar ruhtan ibaret kaldık ki şimdi parlak cilalı aynalarda bile görünmez olduk.]
Sayfa 275 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ettik o kadar tef-i taayyün ki Neşâti Âyine-i pür-tab-ı mücellâda nihânız! (Görünürlüğü o denli reddettik ki (Neşati) Pırıl pırıl cilalı aynada aksimiz görünmemektedir)
Sayfa 275 - Dergah yayınlarıKitabı okudu
Yahya Kemal, Neşâti'nin bir gazelinden yalnız şu beyti, edebiyattan anlayan bir Fransıza okuyup îzâh ediyor. Diyor ki adamcağız: "Pes doğrusu! Bu beyitten başka hiçbir eseriniz olmasa kâfîdir.": Ettik o kadar ref'i teayyün ki Neşâtî, Âyine-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız. (Maddeden sıyrılıp mânâya inkılab etme işini öylesine ileriye götürdük ki son derece parlak -üstelik cilalanmış, yani gösterme kabiliyeti arttırılmış- aynanın karşısında bile görünmez olduk.)
Sayfa 29 - BeyaniKitabı okudu
âyine-i mücellâda nihanız.
Sayfa 33 - Timaş YayıneviKitabı okudu
Ettik o kadar ref'-i taayyün ki Neşatî Ayîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız Hz. Musa Tûr Dağında Rabbini görmek ister. İşittiği cevap şudur: "Len teranî!" Beni göremezsin. “Fakat şu dağa bak, eğer yerinde durabilirse beni görürsün” Dağ tecelliye dayanamaz, paramparça olur. Hz. Musa düşer bayılır. Ayıldığında şu sözleri işitiriz:
Reklam
Kendi iyimizi başkalarının hayatlarına bakarak belirlediğimiz başarı ölçütü sayılan, hatta var olmak için bile görünür olma zorunluluğu hissettiğimiz bu günlerde bir sır olmaktan korkmadan "Ettik o kadar ref ü taayyün ki Necati Ayine-i pür tab-ı mücellada nihanız biz" * "Görünürlüğü o kadar reddettik ki Neşati Pırıl pırıl cilalı aynada aksimiz sır olmuştur."
Sayfa 26
"Ettik o kadar ref'i teayyün ki Neşâti Âyine-i pür-tâb- ı mücellâda nihânız" [Maddeden sıyrılıp mânâya inkılâb etme işini öylesine ileriye götürdük ki son derece parlak -üstelik cilalanmış, yani gösterme kabiliyeti artırılmış- aynanın karşısında bile görünmez olduk.]
Neşatî
"Ettik o kadar ref'i taayyün ki Neşâtî Âyine-i pür tâb-ı mücellâda nihânız" (Görünürlüğü o denli reddettik ki (Neşati) Pırıl pırıl cilalı aynada aksimiz görünmemektedir)
Neşatî
Ettik o kadar ref'-i taayyün ki Neşâtî Âyîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız Ey Neşâtî! Kendimizi ruh iklimlerinde öylesine yitirdik ki, artık gönlün parlak aynalarında bile görünmez olduk.
Sayfa 313 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
111 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.