Ettik o kadar tef-i taayyün ki Neşâti Âyine-i pür-tab-ı mücellâda nihânız! (Görünürlüğü o denli reddettik ki (Neşati) Pırıl pırıl cilalı aynada aksimiz görünmemektedir)
Sayfa 275 - Dergah yayınlarıKitabı okudu
"Ettik o kadar ref-i taayyün ki Neşati Ayine-i pür-tab-ı mücellada nihanız!" (Ey Neşati, görünürlüğü o kadar ortadan kaldırdık ki, Pırıl pırıl cilalı aynada bile aksimiz sır olmuştur.)
Dergah YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kendi iyimizi başkalarının hayatlarına bakarak belirlediğimiz başarı ölçütü sayılan, hatta var olmak için bile görünür olma zorunluluğu hissettiğimiz bu günlerde bir sır olmaktan korkmadan "Ettik o kadar ref ü taayyün ki Necati Ayine-i pür tab-ı mücellada nihanız biz" * "Görünürlüğü o kadar reddettik ki Neşati Pırıl pırıl cilalı aynada aksimiz sır olmuştur."
Sayfa 26
Yahya Kemal, Neşâti'nin bir gazelinden yalnız şu beyti, edebiyattan anlayan bir Fransıza okuyup îzâh ediyor. Diyor ki adamcağız: "Pes doğrusu! Bu beyitten başka hiçbir eseriniz olmasa kâfîdir.": Ettik o kadar ref'i teayyün ki Neşâtî, Âyine-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız. (Maddeden sıyrılıp mânâya inkılab etme işini öylesine ileriye götürdük ki son derece parlak -üstelik cilalanmış, yani gösterme kabiliyeti arttırılmış- aynanın karşısında bile görünmez olduk.)
Sayfa 29 - BeyaniKitabı okudu
Maddeden Manaya
Ettik o kadar ref'-i teayyün ki Neşâtî Âyine-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız.
Reklam
Ettik o kadar ref -i taayyün ki Neşâtî Ayine-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız! (Neşâtî)
Sayfa 190
Neşatî
"Ettik o kadar ref'i taayyün ki Neşâtî Âyine-i pür tâb-ı mücellâda nihânız" (Görünürlüğü o denli reddettik ki (Neşati) Pırıl pırıl cilalı aynada aksimiz görünmemektedir)
Neşatî
Ettik o kadar ref'-i taayyün ki Neşâtî Âyîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız Ey Neşâtî! Kendimizi ruh iklimlerinde öylesine yitirdik ki, artık gönlün parlak aynalarında bile görünmez olduk.
Sayfa 313 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
"Ettik o kadar ref'i teayyün ki Neşâti Âyine-i pür-tâb- ı mücellâda nihânız" [Maddeden sıyrılıp mânâya inkılâb etme işini öylesine ileriye götürdük ki son derece parlak -üstelik cilalanmış, yani gösterme kabiliyeti artırılmış- aynanın karşısında bile görünmez olduk.]
Reklam
AYİNE-İ MÜCELLADA NİHANIZ
... Seni evvelâ inkâr ediyor, sonra o boşlukta, o kocaman boşlukta inkâr edilmişin terki gibi garip bir komedyanın bütün küçüklüğünü yüklenerek seni terk ediyorum.
Sayfa 33 - Timaş
Ettik o kadar ref'-i taayyün ki Neşatî Ayîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız Hz. Musa Tûr Dağında Rabbini görmek ister. İşittiği cevap şudur: "Len teranî!" Beni göremezsin. “Fakat şu dağa bak, eğer yerinde durabilirse beni görürsün” Dağ tecelliye dayanamaz, paramparça olur. Hz. Musa düşer bayılır. Ayıldığında şu sözleri işitiriz:
Ettik o kadar ref-i taayyün ki Neşâti Âyine-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız -Neşati (Ey Neşati! Ruhumuzun cismimizle olan münasebetini o derece kestik, cismimizi öyle yok edip sade ruh kaldık ki, parlak cilâlı aynada bile görünmez olduk.)
Ettik o kadar ref'-i taayyün ki Neşatî Ayine-i pür-tâb-ı mücellada nihaniz Ey Neşati! Kendimizi ruh iklimlerinde öylesine yitirdik ki artık gönlün parlak aynalarında bile görünmez olduk.
Sayfa 287
Hamdi Yazır merhum, İsra ve Mi'rac hadiselerinde Peygamberimizin Rabbinin ayetlerini görmekle beraber kendisinin de artık Rabbinin ayetlerinden olduğunu sonucuna varır. Neşati'nin şu beyitleti geldi aklıma: ettik o kadar ref ü taayyün ki neşati ayine-i pür tab-ı mücellada nihanız
109 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.