Çünkü her ne olursa olsun,hayat bir şekilde,bir yerlerde devam ediyor; sen kayıp,o ayıp etmiş olsa da..
Çünkü her ne olursa olsun, hayat bir şekilde, bir yerlerde devam ediyor; sen kayıp, o ayıp etmiş olsa da..
Reklam
“Umutsuzluk yasak, yılgın türküler söylemek de. Çünkü yürüyor umudun ordusu, umutsuzluğu kurşuna dizerek.” Umutsuz muyum? Çok değişkenim. Umutsuz olmak bize yakışmaz sanırım, İlhan Erdost’un kızına da yakışmaz. O zaman ben ayıp etmiş olurum herhalde babama. Çok umutsuz olsaydım hiçbir şeyle ilgilenmezdim. Hâlâ çabaladığımıza göre küçük umutlarım var tabii.
Çünkü artık her ne olursa olsun, hayat bir şekilde,bir yerden devam ediyor;sen kayıp, o ayıp etmiş olsada...
Çünkü her ne olursa olsun, hayat bir şekilde, bir yerlerde devam ediyor; sen kayıp, o ayıp etmiş olsa da...
364 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 günde okudu
Tanpınarı anlamakta zorlanma
Belkide gören olursa bu yazının ne kadar acemi düşüncelerle yazıldığını düşünecektir, Evet doğru bu düşüncelerim kendi şahsi düşüncemdir, Tanpınarın okuduğum ilk kitabı, kendisini Edebiyat hocam çok severdi o zamanda derslerde gördüğüm kadarıyla bu yazarımızın betimlemeleri ve imgelemeleri meşhur ve usta bir yazar olduğu yönündeydi (kendisi Yahya Kemalin öğrencisi olduğu ve etkinlendiği kişiydi) açıkçası okuduktan sonra anladım ki ben bu deneme kitabında o anlatılan o şehri kafamda canlandırmıyordum bazı kelimeler çok uçuk ve konuşma dilinden uzak imgelerle doluydu, diyebilirsin ki senin kelime haznen ve hayal dünyan gelişmemiş olabilir, evet belkide budur ama yinede bu durum benim kitabı anlamama etki olan bir durumdu, kitabı yazılan dönemlerdeki konuşma diline göre yargılayayım desem de o zaman Tanpınar ile aynı dönemde ki halka daha yakın yazı diline sahip yazarlara ayıp etmiş olurum, evet belki Tanpınarın kendi imajı budur anlaşılmamak veya kendisini entelektüel kişilerin anlaması için yazı dilini kasan ve kendini kastıran bir yazardır saygım sonsuz ama bana göre halktan uzakta kalan halkın sevgisinden de uzakta kalacaktır.
Beş Şehir
Beş ŞehirAhmet Hamdi Tanpınar · Yapı Kredi Yayınları · 200011,3bin okunma
Reklam
220 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
İlk defa Ahmet Altan okuduğum için ayıp etmiş olabilirim .Önermeyle okumaya başladım ki önerme kitaplar genelde güzel olur :) Hayat karakteri oldukça güçlü ,gizemli ,o kadar iyi betimlenmiş ki karakterindeki derinliği ve sempatiyi siz de hissetmeye başlıyorsunuz .Tabi bahsedilen diğer karekterlerin hikayeleri de çok etkileyiciydi. Muhalif bir dergide editör alan Şair , küçük Tevhide, babası çaresiz Emir, toplumun sözde ahlaklı kesimi tarafından sürekli hırpalanan Gülsüm, zengin adamın şoförüyken ilçe başkanı abisinin sayesinde belediyelerden yandaş kontenjanından kaptığı ihalelerle zengin olan Yakup ve bi çok genç gibi ülkeyi terk etmek isteyen Sıla .Adaletin sadece duvarda yazılan bir sözden ibaret kaldığı ülkede eli sopalıların adaletine maruz kalan eli kalem tutanlar, kendinden olmayan her şeyi yakıp, yıkıp, yağmalayanlar, tutuklanan akademisyenler, buna karşın özgürce dolaşan sahtekarlar ve daha kimler kimler... Ayrı ayrı ama aynı gibi hayatlar Şairin dediği gibi "memleketimden insan manzaraları!"Fazıl'a gelecek olursak;)Fazıl biraz da değişik bir adam ama.:) Gördüğü neredeyse her kadını öyle bir betimliyor ki kitabın ortalarında her betimlediğine aşık olma potansiyeli varmış gibi düşünmeye başlıyorsunuz. Adeta kime aşık kime değil anlamiyorsunuz taki kitabın sonuna kadar Ah Fazıl:)
Hayat Hanım
Hayat HanımAhmet Altan · Everest Yayınları · 20211,834 okunma
"Ey kalbiyle değil de,sadece diliyle iman etmiş olanlar! Müslümanların gıybetini yapmayın!Ayıplarını araştırmayın!Zira kim kardeşinin ayıp ve kusurlarını araştırırsa,vallahi Allah da onun kusurlarını araştırır.Ve Allah,kimin kusurunu araştırırsa,onu kendi evinin içinde bile rezil rüsva eder!" (Ebû Davud,Edeb,35.)
Sayfa 391Kitabı okudu
"Ve neysek o olduğumuzu, daha fazla veya daha eksik olamayacağımızı en az biz biliyoruz. Rahat ol, sen senin gibi davrandın diye ayıp etmiş olmazsın."
Reklam
.. . Bademler çıldırasıya çiçeklenince yüzünü asmak olur mu? Ben asmam, yoksa ayıp etmiş sayarım kendimi her şeye : Hayata, doğaya, kendime.. .
Biraz asi,biraz kara,bulanık,zifiri karanlık,Bazen çiçekli bazen kuru dal,bazen eskimiş uzun bir yol çizgisi gibi,koyu gri,mazar başı gibi bazen yapayalnız.
Ben bir kafa taşıyorum. Bu kafa yalnız karnımı doyurmak, üstümü giydirmek imkanlarını ihzar edecek bir makine, bir uşak değildir. İnsan dimağlarının ekmek parasından maada da meşgul olması icap eden bir takım meseleler vardır ki bunların gündelik hayatla bir guna alakaları yoktur. Fakat münevver adam diye, işte bu "ekmek parasından başka şeyleri de düşünen" adamlara derler. Hükümet gazeteleri "Avrupa medeniyeti yıkılıyor ya, Amerikan yarısı medeniyetin kabulüne mecburiyet hasıl olacaktır" diye neşriyatta bulunurken bir muallim bunların ne olduğunu bilmez bunlar arasında mukayese yapmak iktidarına malik olmazsa asıl ayıp olan budur. Hakkımdaki istinatların asıl sebebi benim muhitimden ayrı yaşayışım, hatta onlara biraz da tepeden bakışımdır. Fakat bu çok tabiidir. Muhitim beni tatmin edemediği müddetçe onlardan uzaklaşmaya ve beni doyuran kitaplarıma dönmeye mecburum. Onlara benzemeyişim, ve tabiatın beni bunların fevkinde halk etmiş olması benim cürmüm değildir. Bunları yazmak da bir tefahür sayılmaz. Çünkü beni böyle yapan ben değilim. Beni asıl müteessir eden memleketin en büyük mütefekkirlerini kucağında toplayan vekaletimizin beni "fikir sahibi" olduğum için kabahatli görmesidir.
Yapı Kredi Yayınları
O, ben, üstben
"Dünyaya geldikten sonra bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarımızı doğrudan doğruya ve herhangi bir sınır tanımadan yaşarız. Süt verilmezse ya da belki altımız ıslandığında başlarız bağırmaya. Bedensel sıcaklık ve yakınlık istediğimizde de bunu açıkça belirtiriz. Davranışlarımıza yön veren bu güdü ilkesi ya da haz ilkesine Freud 'o' adını vermişti. Bebekken hemen hemen bu 'o'dan ibaretiz hepimiz." "Devam!" "'O', ya da haz ilkesi yetişkinliğimizde de hayatımız boyunca bizimle birliktedir. Ama giderek isteklerimizi denetleyerek çevreye uyum sağlamayı öğreniriz. Haz ilkesi gerçeklik ilkesiyle dengelenmeye başlar. Freud'un deyişiyle, bu düzenleyici işlevi üstlenen egoyu, yani beni oluştururuz. Belli bir yaşa gelince, istediğimiz bir şey olmadığında artık arzu ya da ihtiyaçlarımız karşılanana kadar oturup bağıramayız." "Çok doğru." "Ama tabii bir şeyi çok istediğimiz ama çevrenin bunu kabul etmediği olabilir yine de. Böyle durumlarda bazen isteklerimizi bastırmak, yani kendimizden uzaklaştırmak ve unutmaya çalışmak zorunda kalırız." "Anlıyorum." "Ama Freud insan ruhunda üçüncü bir boyut daha görüyordu. Henüz küçük bir çocukken bile ailemizin ve çevremizin ahlak değerleri ve kurallarıyla karşılaşırız. Ne zaman yanlış bir şey yapsak anne babamızdan 'Olmaz!' ya da 'Ayıp!' gibi laflar işitiriz. Büyüdükten sonra da bu ahlak kuralları ve yargılar çınlar kulağımızda. Çevremizin ahlakî beklentileri içimizde yer etmiş, bizim parçamız olmuştur sanki. İşte buna da Freud süperego ya da üstben demişti."
Sayfa 487Kitabı okudu
983 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.