az önce söylemesi ayıptır döner almaya gittim. dönercinin yanında kıyafet satan bir mağaza var. bu mağazanın dışarıda sepetlere koyduğu ürünlere yanında çocukları ile birlikte karı koca bi' aile bakıyorlardı. yanlarındaki çocuk bi' ara mağaza girişinde duran cansız mankene bakıp; ''baba kapının yanındaki adamın üstündekiler de satılık mı?'' diye sordu. babası çocuğa; ''cansız mankenin erkek olduğunu nereden anladın oğlum, üzerindeki kıyafetten mi?'' diye sorunca çocuğun annesi kocasına; ''yok. cansız mankenin kafası yok ya senin gibi, oradan anlamıştır.'' dedi. bunu duyunca kendimi tutamayıp güldüm, güldüğümü duyan abi de bana bakıp; ''gül kardeş gül. ben alıştım, ben de gülüp geçiyorum artık bunlara.'' dedi.
Bana kattığı bütün detaylar olmasa bile ilk defa duyduğum bu hoş deyim için kitabı okumaya değermiş. Şu deyimdeki inceliğe, espriye, bağlaştırmaya, ölçü ve kafiye ile oluşturulan müzikaliteye bakın bir!
Edebi eserler arasında yaptığım bu kurgu dışı okuma bana o kadar iyi geldi ki bu tarz kitaplara ilgi duyanlar için birkaç şey yazmak
Cehaletin topraktan fışkırdığı, kötülüğün ellenip ayaklandığı, çirkinliğin dile gelip konuştuğu bir kitaptan herkese merhabalar!
Yıllardır kendi edebiyatımıza ihanet edildiğini düşünüyor ve hatta bu ihanete katıldığım için kendimi de suçlu buluyorum. Ancak düşünüyorum; lisede Yaşar Kemal kitabını okumayı geçtim ismini duymadık, ünivesite -ki Türk
BU İNCELEMEYİ https://1000kitap.com/incierdem/Duvar/ HOCAYA İTHAF EDİYORUM (BAŞKA TÜRLÜSÜ MÜMKÜN DEĞİLDİ)
GÖKHAN ÖZCAN : KELİMELERİ VİCDAN İPİYLE BİRBİRİNE BAĞLAYAN ADAM
Yazarı birkaç senedir takip ederim , zaman zaman yazılarını okurum. Yeni şafak gazetesinde yazıyor şimdilerde ve İzdiham dergisinde. Bu kitap da köşe yazılarından oluşuyor
"Ne desem, hani olur ya günün birinde, deniz kıyısında kayalık bir yere gitmişsinizdir; elinizde bir şarap şişesi vardır; ayaklarınız çıplaktır; dalgaları seyretmişsinizdir ya da böyle bir şeyi hayal etmişsinizdir.
Boş bulunup da -ki başka türlü bir şey anlatılmaz- birine anlatırsanız, en geç iki üç gün sonra “Gel!” der, “sana bir sürprizim var”. Hâlâ alık alık bakarsınız, ve ayıptır söylemesi, bu yaşa gelmişsinizdir, hâlâ bir şey bekler, sürpriz bir şey olacak sanırsınız.
(Tüm sürprizlerin!… sizden çalınanlarla gerçekleştiğini ve yeni bir şey gibi sunulduğunu unutup.. -size müstahaktır ya neyse..).
Sizi, sizin kayalığınızdan daha alçak bir kayalığa götürür, elinize daha aşağılık bir şarap verir, ve “Hadi” der, “hadi mutlu ol.” ’
Not: Bu incelemede yine Antik Yunanistan’a bir yolculuk gerçekleştiriyoruz. Homeros eserleri ve mitolojiye, Sophokles ve tragedyaları ekseninde bir bakış atmak isteyenler buyursunlar. Birçok farklı konu başlığına ayırdım, ilginizi çekene yönelmek de yine sizin tercihinizdir. Okuyacak olanlara teşekkürlerimle.
“…çünkü soylu insanlar
haksızlığa
1.Şiirimiz karadır abiler
Kendi kendine çalan bir davul zurna
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helalarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir
Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler
"Yüksek lisansa devam ederken bir sınava girmiştim. Kâğıtta tek soru vardı. Oturup bu soruya iki sayfalık bir cevap yazdım. Ayıptır söylemesi yazdığım yazıyı da bayağı bir beğendim.
Sınav süresi bitti. Kâğıtları vermemiz lazım ama bende bir telaş başladı. O kadar özenerek yazdığım yazının bir kopyasını almadan hocaya teslim etmek
Söylemesi ayıptır, yemek konusunda sıkıntı çekmiyorum. Hatta az yemeye dikkat ediyorum desem daha doğru olur. Eh, balıkçı kedisi olunca, kolesterol de artıyor elbette. Şişmanlarsam yüksek yerlere tırmanıp inmem eziyetli olur.
“Başında kavak yelleri esen, uçarı, kafasında sevda, coşku, gönül arkadaşlığı işlerinden başka şey olmayan bir kadındır, –ayıptır söylemesi– kendisine gönül eğlencesi arıyor: Kafayı bununla bozmuş.”
... ayıptır söylemesi, bu yaşa gelmişsinizdir, hâlâ bir şey bekler, sürpriz bir şey olacak sanarsınız. (Tüm sürprizlerin!.. Sizden çalınanlarla gerçekleştiğini ve yeni bir şey gibi sunulduğunu unutup - size de müstehaktır ya, neyse...)