Ayışığı minik bahçesine vuruyor ve rıhtımın üzerinde ışıldıyordu. Bir elma ağacı hafif rüzgâr esintisiyle hışırdadı. İlkbahar gelmişti... İlkbahar... İlkbahar!
ayışığı mavisi dudaklarından mı
o ışık zenginliği mi giyindiğin
uzay tozları mı yıldızlardan mı
elime dokunduğu an elin
güneşler açıyorum sahi ondan mı
“Tıpkı güneş ışığının, -tıpkı fani insan ömrü denen o ışık gibi- gündoğumunda da günbatımında da hüzünlü olması gibi, ayışığı da hep hüzünlü değil midir zaten?”