Şöyle diyordum kendi kendime: " Ne pahasına olursa olsun, yüreğimde sevgi olmalı. Hapse sevgisiz girersem ruhum ne hale gelir?" O sırada Holloway'den sana yazdığım mektuplar, sevgiyi kişiliğimin temel taşı olarak korumak için gösterdiğim çabalardı. İsteseydim, acı sitemlerle seni paramparça edebilirdim. Beddualarla ufalayabilirdim. Yüzüne bir ayna tutabilir, öyle bir görüntünü gösterirdim ki, senin dehşet ifadelerini taklit ettiğini fark edinceye kadar tanıyamaz, o zaman da görüntünün kime ait olduğunu anlayıp hem ondan hem de kendinden sonsuza dek nefret ederdin.
Ağaç bütün
Işık bütün
Meyve bütün
Benim dünyam paramparça.
Büyük bir ayna kırılmış
Kırılıp yere dökülmüş
Kâinat içine düşmüş
Düşmüş amma paramparça.
Yaprak yaprak yapıştırdım
Diyar diyar dolaştırdım
Bir alevdir tutuşturdum
Yandım amma paramparça.
Ne kadar direnirsem direneyim ona ihtiyacım vardı. Ona yakın olmaya, beni rahatlatmasına, bana meydan okumasına, beni sinirlendirmesine, beni öpmesine ve beni sevmesine ihtiyacım vardı.
Onu okadar cok seviyorum ki sana tarif edemem bile çünkü kendim bile anlamıyorum . Böyle duygular hissedebilecegimi hiç düşünmemiştim. Bildigim tek şey şu ki o mutlu olmak için benim tek şansım ...