Kafamdaki benle, aynadaki benle ve hayatımda var olan her insanın gördüğü benle yüzleşmeye çalıştığım bir kitap oldu. Bir ara kafayı yiyeceğim sandım. Kitabın kahramanının yalnızlık arayışı öyle anlamlı ki insanın, kendisinden kaçabileceği bir noktaya ulaşması için delirmesi gerekiyor.
Buradan sonra, kitabı okumayanlar için spoiler içerir!
Baş karakterimiz Vitangelo Moscarda, herkes gibi kendi halinde bir adam; ama bir sabah uyanıp eşi ona burnunun eğri olduğunu söyleyince hayatı bambaşka bir yola sapıyor. Evet, sadece burun yüzünden!
Düşünün, yıllardır aynada gördüğünüz size bile yabancı. Etrafınızdaki herkesin sizi farklı bir Moscarda olarak gördüğünü, onların zihninde “binlerce” parçanız olduğunu fark ediyorsunuz. Vitangelo, bir yandan bir “hiç” olduğunu düşünüyor; öte yandan herkesin onu “bir” başkası olarak tanıdığını fark ediyor. Kitabın adı da buradan geliyor aslında: Bir tek Moscarda var, ama o bile kim olduğunu bilmiyor; herkesin gözünde o bambaşka biri ve bu kimlikler bir araya gelince binlerce kişilik yaratıyor.
Romanın içeriği basit ama derin bir felsefi soruya dayanıyor: Bir insan kendisi olabilir mi, yoksa hep başkalarının bakışlarıyla yeniden mi şekillenir?
Biri, Hiçbiri, Binlercesi, sorgulayıcı bir ruh haliyle okunması gereken, yer yer iç karartıcı ama bir o kadar da düşündüren bir roman. Kimliğiniz, varlığınız ve sizi siz yapan şeylerin gerçekten ne olduğunu görmek istiyorsanız, bu kitap size ayna olacak. Ama bu aynada gördüğünüz “siz” muhtemelen daha önce gördüğünüzden biraz farklı olacak.