Sonu olmayan o çaresizlik, ümitsizlik, yorgunluk girdabı var oluşun temel nişanesiymiş gibi hep yanı başında insanın. Ve bu o değil biliyorum. Bazı şeylerin bedeli vardır. Önceden ödenmiştir. Ya da sonra ödenir. Bu dünyaya bedel ödemeye gelmedi insan. Bedel ödeyecek şeyler yapmaya geldi. Bir tarafı bunların bedelini öderken, diğer tarafı bedel ödenecek yeni işlerle meşgul. Ah bunu kavraya bilmeseydi keşke herkes, ne olurdu?
Fark edebilmek bir erdemse, edememek mükafat olmalı. O zaman insan suçlayacak bir şeyler mutlaka bulur. İçinde verecek bir muhakeme, çatışma, kırıp dökme olmaz. Kırmak diyorum ya insan en çok kendine kırılırmış. Çünkü kendi yaptıklarıyla yıkılır bir kenarda köşede. Hiç boşuna kendisine korkulacak bir mahluk aramasına gerek yok. Aynanın karşısına geçip şöyle bir baksa kendisine. Bilse içindeki, dünyanın kirlettiği çocuğun ne hale geldiğini, işte o zaman düşmanını tanır.