Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Bazen de değiştiremeyeceğin fiziksel özelliklere sahip olursun ve tüm dikkatini ona verirsin. Boyum daha uzun olsaydı hayat benim için bambaşka olurdu. Senin dikkatin neredeyse insanların da dikkati oraya çekilir. Sen boyuna taktığın zaman, insanlar da senin boyunu fark ederler. Çünkü bu konuyu çok merkeze aldığın için farkında olmadan bu konuda konuşursun. O ana kadar belki de bu konunun farkında olmayan karşı taraf sen konuştukça, "Aa, gerçekten de kısa" diye düşünmeye başlar, aynen senin gibi. Değiştiremeyeceğin şeyleri mutluluğun için şart yapmamalısın, odağını güçlü yönlerine çevirmelisin."
Sayfa 103 - Sahi KitapKitabı okuyor
Kız dudaklarını yaladı."Yağmurun tadı bile güzel" Montag,"Ne yapıyorsun...her şeyi bir kez denemeye mi çalışıyorsun?"diye sordu "Bazen iki kez"dedi. .... Bazen de başımı böyle geriye atıp yağmur damlalarının ağzımın içine düşmesini sağladığımı söylüyorum.Tatları aynen şarap gibi.Bunu hiç denedin mi?
Reklam
elbette öyle bir Vâcibü'l-Vücud'un mevcudiyeti lâzımdır ki, naziri mümteni', misli muhal ve bütün maadası mümkün ve masivası mahluku olacak." Evet hudûs hakikatı kâinatı istila etmiş. Çoğunu göz görüyor, diğer kısmını akıl görüyor. Çünki gözümüzün önünde her sene güz mevsiminde öyle bir âlem vefat eder ki; herbirisinin hadsiz efradı bulunan ve herbiri zîhayat bir kâinat hükmünde olan yüzbin nevi nebatat ve küçücük hayvanat, o âlem ile beraber vefat ederler. Fakat o kadar intizam ile bir vefattır ki; haşir ve neşirlerine medar olan ve rahmet ve hikmetin mu'cizeleri, kudret ve ilmin hârikaları bulunan çekirdekleri ve tohumları ve yumurtacıkları baharda yerlerinde bırakıp, defter-i a'mallerini ve gördükleri vazifelerin programlarını onların ellerine vererek, Hafîz-i Zülcelal'in himayesi altında, hikmetine emanet eder; sonra vefat ederler. Ve bahar mevsiminde, haşr-i a'zamın yüzbin misali ve numune ve delilleri hükmünde olarak o vefat eden ağaçlar ve kökler ve bir kısım hayvancıklar, aynen ihya ve diriliyorlar. Ve bir kısmının dahi, kendi yerlerinde emsalleri ve aynen onlara benzeyenleri icad ve ihya olunuyor. Ve geçen baharın mevcudatı, işledikleri amellerin ve vazifelerin sahifelerini ilânat gibi neşredip, وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ âyetinin bir misalini gösteriyorlar. Ayet-ül Kübra - 94
Bazı cümlelerde özne gereksizdir Aynen sevmek fiilinde olduğu gibi .. yalnızca sevmek .. kim , ne zaman ? Kimi , nasıl , niçin Bu sorulardan yalın sadece SEVMEK ..
Ahahahha Tr'de hiçbir şey değişmiyor
İki Rus yazarının komünist düzeni yeren yazılarından ötürü mahkûm edilmesi Batı dünyasının sağcısını, ortacısını, sosyalistini, hatta komünistini bile öfkelendirdi. Eski bir komünist olan ünlü İtalyan romancısı İgnazio Silone: "Duruşma, şereften yoksun ve gülünçtür," derken, Fransız Komünist Partisi üyesi ve Marksist edebiyatçılarımızın baş tacı Aragon da vicdanının sesini susturamadı. Kararın doğru olmadığını itiraf etmek zorunda kaldı. Yalnız sayın sosyalistlerimizin, o pek kahraman hürriyet âşıklarının hiç sesi çıkmadı. Yine üstte kalmanın yollarını aradılar ve kendilerine sorarsanız, buldular! Fikir özgürlüğünden yoksun bir ülkenin insanları imişiz. Diğer ülkelerin durumu bizi ilgilendirmezmiş. Önce kendi halimize bakmalı imişiz. İftira ettiğimi sanmayın, aynen böyle yazdılar. Okuyucularını aptal yerine koyarak, geçmişin hatırlanmayacağını sanarak... Önce kendi halimize bakmak... Yerinde bir söz. İyi ama, daha önceleri neredeydiniz? Aklınız yeni mi başınıza geldi? Kosigin Rusya'sında hürriyetlerin çiğnenmesi sizi ilgilendirmiyor da, Franco'nun İspanyası niçin ilgilendiriyor? Komünist İspanyol yazarları tevkif edildiği vakit neden feryat ediyordunuz? Lorca'ya hâlâ acıklı ağıtlar yazmanızın sebebi ne ola? Salazar'ın Portekiz'inden size ne? Mozambik'le niçin uğraşıyorsunuz?
Beni unuttuğun yerdeyim aynen beni bıraktığında..
Reklam
Sen: “Filan ilim adamı, gerçeği bildiği halde haram yiyor” diye iddiada bulunuyorsun. Onun, o haram olan şeyin, haram olduğunu bilmesi, aynen senin durumuna benzemektedir. Sen de şarabın/içkinin, domuz etinin, faizin haram olduğunu biliyorsun. Dahası sen gıybet etmeninin, yalan söylemenin, söz götürüp getirmenin haram olduğunu da biliyorsun. Sen de bütün bunların haram olduğunu bildiğin halde o haramı işlemekte devam ediyorsun. Bunu işlerken, bu haramı işlemek masiyet değil, Allah’a karşı çıkmak değil anlamında olan bir inancından kaynaklanıyor da değildir. Bunların haram olduğunu bildiğin ve haramlıklarına iman ettiğin halde, işlemeye devam ediyorsun. Bunları işlemenin sebebi, senin şehevi isteklerine yenilmenden ileri geliyor. İşte âlim dediğin o kimse de, senin gibi aynı şehevi istek ve duygulara sahiptir, o da senin gibi onlara yeniliyor. Dolayısıyla onun, senin bildiklerini ötesinde dini konularda, haram ve helal meselelerinde senden çok fazla bilgiye sahip olmuş olması, sözkonusu edilen haramlardan senden daha çok sakınmasını gerektirmez. Nice kimseler var ki, doktorun söylediklerine inanır ve ona güvenir ama yine doktorun onun için öngördüğü perhizlerden sakınmaz. O, doktorun tavsiyesine rağmen yine de meyve yemeye, soğuk su içmeye devam eder durur. Bu kimsenin doktoruna rağmen, perhizlerini bozması, tavsiyeye uymaması, yediklerinin ve içtiklerinin zararlı olmadığını göstermeyeceği gibi onun tıp ilmine inanmadığı ve ona güvenmediği anlamına da gelmez. İşte sözkonusu edilen o âlimin yanılgılarını da bu çerçevede değerlendirmek lazım gelir.
Birinci Lem'a
Tevhid iki kısımdır. Mesela, nasıl ki bir çarşıya ve bir şehre büyük bir zatın mütenevvi malları gelse iki çeşitle onun malı olduğu bilinir. Biri; icmalî, âmiyanedir ki "Bu kadar azîm mal, ondan başka kimsenin haddi değil ki sahip olabilsin." Fakat böyle âmî bir adamın nezaretinde çok hırsızlık olabilir. Parçalarına çok adamlar sahip çıkabilir. İkinci çeşit odur ki her denk üzerinde yazıyı okur, her bir top üstünde turrayı tanır, her bir ilan üstünde mührünü bilir bir surette "Her şey o zatındır." der. İşte şu halde her bir şey, o zatı manen gösterir. Aynen öyle de tevhid dahi iki çeşittir: Biri: Tevhid-i âmî ve zâhirîdir ki "Cenab-ı Hak birdir, şeriki naziri yoktur, bu kâinat onundur." İkincisi: Tevhid-i hakikidir ki her şey üstünde sikke-i kudretini ve hâtem-i rububiyetini ve nakş-ı kalemini görmekle doğrudan doğruya her şeyden onun nuruna karşı bir pencere açıp onun birliğine ve her şey onun dest-i kudretinden çıktığına ve uluhiyetinde ve rububiyetinde ve mülkünde hiçbir vechile, hiçbir şeriki ve muîni olmadığına, şuhuda yakın bir yakîn ile tasdik edip iman getirmektir ve bir nevi huzur‑u daimî elde etmektir.
Biliyorsunuz, hayat zor. Bu gezegende. Zorlu. Bunu size söyleyebiliyorum çünkü bunu hissediyorum. Evet, aynen sizin de hissettiğiniz gibi. Çalışıyoruz, mücadele ediyoruz. Ve kendi kendimize diyoruz ki: "tüm bunlar niye?" Bunların bir anlamı var mı?
" Sence bir insan, kendisine yapılan kötülükleri karşısındakilere aynen uygularsa doğru davranmış olur mu? "
Sayfa 29 - İnkılâp KitabeviKitabı okuyor
Reklam
Ve gerçekten de durmadan yapmak istediğimiz şeyi yüceltiriz, aslında her zihinsel iş diğer bütün işler gibi ölçüsüz derecede yüceltilir ve dünyada hiçbir zihinsel iş yoktur ki bu her şeyiyle yüceltilen dünya onsuz yapamasın, aynen bu dünyanın onsuz yapamayacağı hiçbir insan ve dolayısıyla hiçbir şeyin olmayışı gibi, tıpkı cesaretimiz ve gücümüz olsaydı her şeyden vazgeçilebileceği gibi.
Bugünkü üç din , hiç de bir anda şekillenip ortaya çıkmış değildir ve onların kervanları en erken Akado-sammaru geleneklerine uzanan yollardan geçerek günümüze ulaşmışlardır . Muhammed Kuranında , İncillerde , Eski Ahitlerde yer alan bir dizi temel kavramı , erken tabletlerde aynen buluyor olmamız , bu yüzden şaşırtıcı olmamalıdır ..
Delirelim mi?
"Evet, evet aynen öyle! Ve herkesin aklını kaçırması gerek, en kisa zamanda herkesin delirmesi lazım! Gerekli olan bu, biliyorum."
Sayfa 165 - İthaki
"E, olsun hani sen beni sevmesen de dert değildi ve her şey aynen kalacaktı, değişen bir şey olmayacaktı. Sadece arkadaşınmışım gibi bana anlatırdın, birbirimizin gözüne bakarak işte öylece sevinirdik ve neşeyle gülerdik. Öylece de yaşardık. Eğer başkasını da sevsen de, hay hay, olsun sorun olmazdı! Sen onunla yürürdün ve ben de sokağın karşı tarafından sizi izlerdim..."
Sayfa 78 - Kızıl Panda
Aynen askarî ücret enflasyona neden oluyor:))
Türkiye'de para politikasında sıkı bir duruş korunurken, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings'ten maliye politikasıyla ilgili eleştiri geldi. Fitch'in Kıdemli Direktörü ve Türkiye Analisti Erich Arispe Morales, Türkiye'nin mali duruşunun açıkça genişleyici pozisyonda olduğunu belirtti. Morales, kurumun Türkiye konulu çevrimiçi panelinde para politikasının sıkılaştırılmasını desteklemek için maliye politikası ayarlamasının gerekli olduğunu söyledi. Memurları üteceksiniz diyorlar kısaca... Askarî ücret enflasyona neden oluyor dememişler 🤣 Gel de bunu bizim beyinsiz ve aptallara anlat...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.