Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aynen öyle...:(
"Aileler istediğiniz gibi olmuyordu. Zaten hepimiz sahip olamayacağımız şeyleri istemiyor muyduk? Kusursuz bir çocuk, üzerimize titreyecek bir eş, bizden asla vazgeçmeyecek bir anne..."
Sayfa 288 - A.P.R.I.L YAYINCILIKKitabı okudu
elbette öyle bir Vâcibü'l-Vücud'un mevcudiyeti lâzımdır ki, naziri mümteni', misli muhal ve bütün maadası mümkün ve masivası mahluku olacak." Evet hudûs hakikatı kâinatı istila etmiş. Çoğunu göz görüyor, diğer kısmını akıl görüyor. Çünki gözümüzün önünde her sene güz mevsiminde öyle bir âlem vefat eder ki; herbirisinin hadsiz efradı bulunan ve herbiri zîhayat bir kâinat hükmünde olan yüzbin nevi nebatat ve küçücük hayvanat, o âlem ile beraber vefat ederler. Fakat o kadar intizam ile bir vefattır ki; haşir ve neşirlerine medar olan ve rahmet ve hikmetin mu'cizeleri, kudret ve ilmin hârikaları bulunan çekirdekleri ve tohumları ve yumurtacıkları baharda yerlerinde bırakıp, defter-i a'mallerini ve gördükleri vazifelerin programlarını onların ellerine vererek, Hafîz-i Zülcelal'in himayesi altında, hikmetine emanet eder; sonra vefat ederler. Ve bahar mevsiminde, haşr-i a'zamın yüzbin misali ve numune ve delilleri hükmünde olarak o vefat eden ağaçlar ve kökler ve bir kısım hayvancıklar, aynen ihya ve diriliyorlar. Ve bir kısmının dahi, kendi yerlerinde emsalleri ve aynen onlara benzeyenleri icad ve ihya olunuyor. Ve geçen baharın mevcudatı, işledikleri amellerin ve vazifelerin sahifelerini ilânat gibi neşredip, وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ âyetinin bir misalini gösteriyorlar. Ayet-ül Kübra - 94
Reklam
Birinci Lem'a
Tevhid iki kısımdır. Mesela, nasıl ki bir çarşıya ve bir şehre büyük bir zatın mütenevvi malları gelse iki çeşitle onun malı olduğu bilinir. Biri; icmalî, âmiyanedir ki "Bu kadar azîm mal, ondan başka kimsenin haddi değil ki sahip olabilsin." Fakat böyle âmî bir adamın nezaretinde çok hırsızlık olabilir. Parçalarına çok adamlar sahip çıkabilir. İkinci çeşit odur ki her denk üzerinde yazıyı okur, her bir top üstünde turrayı tanır, her bir ilan üstünde mührünü bilir bir surette "Her şey o zatındır." der. İşte şu halde her bir şey, o zatı manen gösterir. Aynen öyle de tevhid dahi iki çeşittir: Biri: Tevhid-i âmî ve zâhirîdir ki "Cenab-ı Hak birdir, şeriki naziri yoktur, bu kâinat onundur." İkincisi: Tevhid-i hakikidir ki her şey üstünde sikke-i kudretini ve hâtem-i rububiyetini ve nakş-ı kalemini görmekle doğrudan doğruya her şeyden onun nuruna karşı bir pencere açıp onun birliğine ve her şey onun dest-i kudretinden çıktığına ve uluhiyetinde ve rububiyetinde ve mülkünde hiçbir vechile, hiçbir şeriki ve muîni olmadığına, şuhuda yakın bir yakîn ile tasdik edip iman getirmektir ve bir nevi huzur‑u daimî elde etmektir.
aynen öyle toprağa karışıp gidecek gün gelecek..
Yani benim gözlerimin bunca yıl gördükleri, Bir gün benimle birlikte Yok olup gidecekler öyle mi?
Sayfa 202 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Rivâyete göre, Hazret-i İbrahim aleyhisselâm öldüğünde, Yüce Allah kendisine: "Ey halilim, sen ölümü nasıl buldun?" diye bildiği halde sorar. Hazreti İbrahim de: "Ölümü, âdetâ, yünün içine daldırılan dikenli bir dal gibi gördüm. Islak yünün içerisine sokulan bu dikenli dal çekildiğinde nasıl zorla ve beraberinde yünlerle çekilip geliyorsa, aynen öyle gördüm." diye yanıtlar. Yüce Allah da şöyle buyurur: "Oysaki biz onu senin için oldukça hafifletmiştik."
Aynen öyle...
& '' Dışarıdan farklı görünseler de, ilişki ilerledikçe kadınların hepsi aynıdır. '' &
Sayfa 19 - @jaguaryayınKitabı okudu
Reklam
Bir "Dünya İnsanı"nın Cenaze Töreni (Bir Yahudi kızın mektubu)
84 yaşında hayata gözlerini kapayan doktor Hildenburg'u bugün toprağa verdik. Protestan olduğundan cenaze önce kirche'ye [kilise] götürüldü, oradan da mezarlığa... Tören sırasında hiçbir zaman böylesine içli duygular, böylesine yürekten kopan sözler ve acılı gözyaşlarıyla karşılaşmadım... Öyle darlık içinde öldü, ki cenazesini bile
Sayfa 751 - 752, 753 Yapı Kredi Yayınları
Dudağını ısırarak güçlükle bir nefes aldı Julia. "Azmamış numarası yapma," dedi Clay. "Yapmıyorum zaten," diye fısıldadı. "O zaman inlemeni duymama izin ver. Her şeyi duymak istiyorum." Julia gözlerini açarken, Clay onun göğüslerini bluzunun dar kumaşırın üzerinden kavradı. "Islandın
Sayfa 83
-"Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider." -"Aynen öyle, köpükler gibi, geçici. İnsanın bu dünyadaki bütün çalışması köpükten öte bir şey değil. İnsan kendine faydası olacak hayvanları evcilleştirip düşmanca davrananları yok etti, toprağın yabani bitki örtüsünü temizledi. Ama sorıra insan yok oldu ve ilkel hayat geri dönüp onun elleriyle yaptığı her şeyi sildi süpürdü. Arazileri orman oldu, tarlaları yabani otlarla doldu, sürülerini yırtıcı hayvanlar yedi. Baksanıza Cliff House sahilini bile kurtlar basıyor."
Dışarıya dolaşmaya çıkıyorum bazen. Bu şehirde öyle yerler var ki, benim için adeta yasak bölgeler. Çok denedim buralara gidebilmeyi. Hâlâ da başarabilmiş değilim. Evet bende hikâyesi olan mekânlar buraları. Tanıdık yüzler, olayların geçtiği zamanlardaki yüzler ifadelerini hiç bozmadan aynı yerde bekliyorlarmış gibi geliyor. Zaman tam da o anda durmuş, benim dışımdaki bütün yüzler, kıyafetler, sokak satıcıları, balkondan kilim silkeleyen kadınlar, çöp kutusunu karıştıran köpekler, kollarını camdan sarkıtmış taksiciler aynen oradaymış gibi hissediyorum. Kim bilir, belki de olup bitenlerin bir kısmını anlattıkça cesaretimi toplar ve günün birinde atıveririm kendimi bu so- kaklara.
Reklam
“Beni sığır güder gibi güdüyor,” diye homurdandı yanına yaklaştığımda. “Seni koruyor.” “Sanki bir inekmişim gibi.” “Aynen öyle.”
Sayfa 68
"Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider," "Aynen öyle, köpükler gibi, geçici. İnsanın bu dünyadaki bütün çalışması köpükten öte bir şey değil. İnsan kendine faydası olacak hayvanları evcilleştirip düşmanca davrananları yok etti, toprağın yabani bitki örtüsünü temizledi. Ama sorıra insan yok oldu ve ilkel hayat geri dönüp onun elleriyle yaptığı her şeyi sildi süpürdü. Arazileri orman oldu, tarlaları yabani otlarla doldu, sürülerini yırtıcı hayvanlar yedi. Baksanıza Cliff House sahilini bile kurtlar basıyor."
Sayfa 10 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Nasıl ki çiçek açmış bir mandalina iki günde olgunlaşmıyor, mandalina olması için aylar gerekiyor aynen öyle, insanın da ruhen olgunlaşması için bir süre o dert ile yaşaması gerekirmiş...
"Sana Adalheid'da ne dediklerini biliyor musun?" Gülümsemesi yayıldı. "Altın Yaldızlı Hayalet." "Aynen öyle. Bunu sen mi uydurdun?" Gild başını salladı. "Onlara hediyeler bırakmaya başlama fikrinin ne zaman ortaya çıktığını hatırlamıyorum. İlk başta kendimi eğlendirmek için yaptım ve burada şatonun arka tarafında kimsenin onları bulacağından tam olarak emin değildim. Ne de olsa insanlar perili bir şatoya çok yaklaşmak istemezdi. Ama sonra birileri birkaç hediyeyi keşfedince, daha fazlasını bulmak için diğerleri de gelmeye başladı. Eostrig Günü'nden sonra bu, yılın en sevdiğim zamanıdır çünkü buraya çıkıp onların aşağıda altın aramalarını seyredebilirim. Insanların onları duyabileceğim kadar yakın oldukları tek gün bu ve çok uzun zaman önce kulağıma onların bir hayırseverden bahsettikleri çalınırdı. Vergoldetgeist. Beni kastettiklerini sonradan anladım. Ve umuyorum ki... Yani, istiyorum ki, bu şatodaki hayaletlerin zalim olmadıklarını bilsinler." "Biliyorlar," dedi Serilda, oğlanın kolunu tutarak. "Adalheid'ın bunca yıldır refah içinde yaşıyor olması büyük oranda senin hediyelerin sayesinde gerçekleşti. Seni temin ederim. Cok minnettarlar
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.