"İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya" demişti büyük Üstad Necip Fazıl.. Evet kıvrım kıvrım aynen su gibi, sabit değil değişken, statik değil dinamik, her gün farklılaşan, gelişen ya da gerileyen, büyüyen, ihtiyarlaşan; düşüncelerinin bir anı, başka bir anını tutmayan, aciz ama aciz olduğu kadar da büyüklenen bir varlık ...
“Evlâdına güvenen kimse; oğlum var büyüyecek, adam olacak, bana bakacak, yaşatacak, gam yemem, kaygı çekmem; oğullarım var, bana kâfidir, diye, Allah'tan fazla evlâd ü ahfâdına güvenen kimse; aynen kum üzerine ev bina etmiş kimseye benzer... Kumla beraber bina da kayar, yıkılır gider..." (Şıh Ahmed Fârisî)
Reklam
Falih Rıfkı'nın bir yazısında o zamanlar Ankara'da yeni yapılan Çankaya'da bir mabed olmadığı burasının tarihte mabedsiz kurulan ilk şehir olmasıyla iftihar ettiğinden Ali Ulvi Kurucu'nun babası: "Yahu, mabedsiz memleket ne olur! Mabed bir memleketi ruh birliğine çağırır. Dinimiz tevhid dinidir, birlik dinidir. Müslümanların Allah'ı bir, peygamberi bir, kitabı bir, kıblesi bir... Bu birlik aradan kalkarsa aynen ipliği kopan, şirazesi kopan, tesbihe döner.
Kendilerini ilk gördüğüm o anda, Resul-i Zîşan Efendimiz'in, "Evliya nasıl olur? Veli kimdir?” sualine verdikleri cevap gönlüme doğdu. Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyururlar: "Evliya, yani Allah dostu olanlar, veliler; kendisini gördüğünüzde, size Allah'ı hatırlatan kimselerdir." Evet velilik alâmeti, ne taçtır, ne hırkadır, ne kisvedir, ne alkıştır, ne de şan ve şöhrettir. Veli, kendisini gördüğümüzde kalbimizdeki aksi, uyandırdığı intiba, duygu nedir, ona bakılacak... Sami Efendi'yi ilk gördüğümde bu hadis-i şerifin meali, aynen gönlüme doğdu. "Veli, Allah dostu, kendisini gördüğünüzde, size Cenab-ı Hakk'ı hatırlatan kimsedir." Fakir, bunu merhum Şıh Sami Efendi'de (Ramazanoğlu) gördüm.
Sayfa 314Kitabı okudu
Üstad, temel İslâmî ilimleri okutmanın yasaklandığı, dini kitapların yakılarak ya da satılarak imha edildiği tek parti döneminde, İslâm adına ümitsizliğe kapılan mazlum millete tesellide bulunurken -ni'meti tahdis kâbilinden- şöyle demiştir: "Ne zannediyorsunuz! Bu dinden bir nokta bile eksiltemezler. Muhal farz, dört mezhebin bütün kitaplarını ortadan kaldırsalar, Allah'ın izniyle onların tamamını en küçük ayrıntısına varıncaya kadar yeniden ve aynen yazmaya mâlikim."
Müftü Efendi'nin dünya ahvalinde, siyasi hayatta da çok bilgisi vardı ve basireti açıktı. Siyasi kimseleri de çok iyi tanırdı. Erzurum Kongresi'nin yapıldığı günlerde, kuva-yı milliye başlayacak heyecanı içinde bulunan pek çok kimselere, "Herkese kapılmayın. Bu kimselerden sakının. Sizin umduğunuz şahıslar değildir. Mehdi diye sarıldığınız kimselerde Mehdi sureti yoktur. Mehdi gözü böyle olmaz. Mehdi'nin yüzünde nur vardır, dikkat edin. Ben nur değil, ateş görüyorum. Ateş aydınlatmaz, yakar, kül eder." diye ikâzlarda bulunmuştur. Sonra söyledikleri aynen çıkmıştır.
Sayfa 164Kitabı okudu
Reklam
"Kalanlar kendilerine acısın. Bakalım bizlerin sonu ne olacak? Bizi de aynen böyle rahmetle ananlar olacak mı? Yavrum, bu zamanda, gidenlere değil, kalanlara ağlamalı... Gidenler gitti. Allah dostları tarafından teşyi ve tevdi edildi. Bugünün fitne devrinde kalanlar kendilerine ağlamalı. Ahiretimiz ne olacak diye..."
Sayfa 239
Falih Rıfkı'nın bir gazatede çıkan makalesindeki ;
“Ankara da yeni yapılan Çankaya da mabed yoktur. Burası tarihte, mabedsiz kurulan ilk şehirdir.” deyip sevinmesi haberini öğrenmesi üzerine babam ; "Yahu, mabedsiz memleket ne olur! Måbed bir memleketi ruh birliğine çağırır. Dinimiz tevhid dinidir, birlik dinidir. Muslümanların Allah'ı bir, Peygamber'i bir, Kitab'ı bir, kıblesi bir... Bu birlik aradan kalkarsa, aynen ipliği kopan, şirazesi kopan tesbihe döner. İpliğine bağlı olduğu müddetçe, tesbihi çekebilirsiniz, sayıyı gösterir, işinize yarar. İpliği koptuktan sonra tanelerin herbiri bir tarafa dağılır. Ne bir işe yarar, ne de bir kıymet ifade eder. Bu millet, din bağı koparsa, nasıl bir araya gelir, nasıl toplanır, ne iş yapabilir? Mabed, bu kadar işler, güçler, dertler, gaileler arasında, insanları ruh birliğine, gaye birliğine, hedef birliğine çağıran ve bu birleşmeyi temin eden mübarek bir vasıtadır. Mabedini kaybeden millet ruhunu kaybeder, her şeyini kaybeder..."
Sayfa 80
Manevî ziyafet ⚘
Dedemin duası - babamın dediği gibi - tutmuş, dört beş sene önce söylediği aynen tahakkuk etmişti. Şimdi evde, validelere, ninelere, halalarıma, yengelerime şöyle diyordu: "Bakın, Hafız Ali, Konya halkına ziyafet verir oldu. Konya'nın en büyüğünü ziyafet verir farzedelim. On, yirmi, otuz, kırk kişiye ziyafet verir. Verdiği ziyafet nedir?.. Çorba, yemek, bal, baklava... Birkaç saat sonra erir; yenmemiş gibi olur. Bir zaman sonra da unutulur gider... Hafız Ali onlara mânevî ziyafet veriyor. On kişiye, elli kişiye değil, yüzlerce binlerce kişiye Kur'an ziyafeti veriyor... Kur'an ziyafetiyle onların rûhu doyuyor, aklı aydınlanıyor, imanları kuvvet kazanıyor. Böyle hafız-ı Kur'an'ları ben medhetmişim ne çıkar! Onları İslâm'ın peygamberi medheder. Bu ümmetin en şereflileri kimlerdir, biliyor musunuz? Kur'an hafızı olanlardır..."
"Yahu, mabedsiz memleket ne olur! Mâbed bir memleketi ruh birliğine çağırır. Dinimiz tevhid dinidir, birlik dinidir. Müslümanların Allah'ı bir, Peygamber'i bir, Kitab'ı bir, kıblesi bir... Bu birlik aradan kalkarsa, aynen ipliği kopan, şirazesi kopan tesbihe döner. "İpliğine bağlı olduğu müddetçe, tesbihi çekebilirsiniz, sayıyı gösterir, işinize yarar. Ipliği koptuktan sonra tanelerin herbiri bir tarafa dağılır. Ne bir işe yarar, ne de bir kıymet ifade eder. "Bu millet, din bağı koparsa, nasıl bir araya gelir, nasıl toplanır, ne iş yapabilir? Mabed, bu kadar işler, güçler, dertler, gaileler arasında, insanları ruh birliğine, gaye birliğine, hedef birliğine çağıran ve bu birleşmeyi temin eden mübarek bir vasıtadır. Mabedini kaybeden millet ruhunu kaybeder, her şeyini kaybeder..."
Reklam
Dinimiz tevhid dinidir, birlik dinidir. Müslümanların Allah’ı bir, Peygamber’i bir, Kitabı bir, kıblesi bir... Bu birlik aradan kalkarsa, aynen ipliği kopan, şirazesi kopan tesbihe döner.
Resim