Aynen üstad!
"Benim görüşüme göre muzaffer olmak; benim zafer kazanmam değil, bu benim feda edileceğim anlamına gelse bile, benim aracılığımla fikrin zafer kazanmasıdır."
Üstad Bediüzzaman Said Nursi;
Kur'an binler defa tekrar edilse usandırmıyor belki lezzet veriyor. Küçük basit bir çocuğun hafızasına ağır gelmiyor, ezberleyebiliyor. En hastalıklı, az bir sözden müteezzi (incinen) olanın kulağına nahoş gelmiyor. Sekeratta (ölüm anında) olanın damağına şerbet gibi geliyor. Zemzeme-i Kur'an, onun kulağına ve dimağına aynen ağzında ve dimağında zemzem suyu gibi leziz geliyor. Usandırmamasının sırrı hikmeti şudur ki: Kur'an kalplere kuvvet ve gıda; akıllara kut ve gınadır (rızık ve zenginliktir) ve ruha mâ ve ziya (su ve ışık)nüfusa (nefse) deva ve şifadır. Zülfikar Mecmuası, s.27
Sayfa 295 - Siyer YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ahmed Efendi, Fahri Hoca’nın yazısını aynen daktilo ederken, şu hatırasını anlatmıştı: “Hoca bir gün bize akaid dersine gelmişti. Sırat bahsinde şunları söyledi: Çocuklar, size tuhaf gelebilir belki, ama bilin ki, sıratın aynı dünyada da vardır. Hocam, kıldan ince, kılıçtan keskin bu nasıl olur, diye aklınıza gelebilir. O, şeriattir, çocuklar. Dünyada şeriatin ahkâmını hakkıyla yaşamak, kıldan ince kılıçtan keskin bir iştir. Şeriatte, nefse değil, hakka teslim olmak vardır. Hayatta en zor şey, benliğini, şehvetini, arzu ve isteklerini hakka teslim edebilmek; her işini hakka uygun işlemektir… Peygamberler bunun için gelmiş, kitaplar, şeriatler bunun için inmiştir. Şeriat, hakka teslim olmak demektir. İnsanı, insan eden şeriattir…”
"Insan bu , su misali kıvrım kıvrım akar ya" demişti Üstad Necip Fazıl.Evet kıvrım kıvrım aynen su gibi,sabit değil değişken,statik değil dinamik,her gün farklılaşan,gelişen yada gerileyen, büyüyen,ihtiyarlaşan, düşüncelerinin bir anı başka bir anı tutmayan,aciz ama aciz olduğu kadar da büyüklenen bir varlık..."
Çarşıda gazete okuyan, günlük siyaseti takip eden iki kişi vardı. Bunlardan birisi kunduracı Mehmed Emin Usta, diğeri sayacı Ahmed Usta idi. Bunlar evimizin kunduralarını dikerlerdı. Çocukları pedere gelir okurlardı. Peder de onları severdi. Birgun Ahmed Usta'ya sordu: “Ne var, ne yok Ahmed Usta?” “Efendim, Fâlih Rıfkı’nın bir makalesi var. Babası hocaymış. Bir hocazadenin böyle yolunu şaşırmasına ne denir?” “Ahmed Usta, Hazret-i Nuh'un oğlu, babası peygamberken kurtulamadı. Allah muhafaza buyursun, çok dalgalı günlerdeyiz... Ne yaziyor Fâlih Rıfkı?..” “Efendim makale uzun, ben gazeteyi okudum; vereyim alın götürün. Yalnız yazdığını kısaca söyleyeyim. Diyor ki: Ankara'da yeni yapılan Çankaya’da mabed yoktur . Burası tarihte, mabedsiz kurulan ilk şehirdir ... Ve böyle olmasıyla iftihar ediyor.” Gazeteyi aldık. Eve giderken, babam: “Allah beterinden saklasın!” dedi. Sordum: “Baba, mabedsiz yani camisiz miymiş?” “Evet camisizmiş... Adamcağız buna seviniyormuş.” dedi ve devam etti: “Yahu, mabedsiz memleket ne olur! Mâbed bir memleketi ruh birliğine çağırır. Dinimiz tevhid dinidir, birlik dinidir. Müslümanların Allah’ı bir, Peygamber'i bir, Kitab'ı bir, kıblesi bir... Bu birlik aradan kalkarsa, aynen ipliği kopan, şirazesi kopan tesbihe döner.
Reklam
[ Isparta'daki umum Risale-i Nur talebeleri namına ramazan tebriki münasebetiyle yazılmış ve onüç fıkra ile ta'dil edilmiş bir mektubdur.] بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ Ey âlem-i İslâmın dünya ve âhirette selâmeti için Kur'anın feyziyle ve Risale-i Nur'un hakikatıyla ve sadık şakirdlerin himmetiyle
Sayfa 274 - Envar NeşriyatKitabı okudu
“İnsan bu, su misali kıvrım, kıvrım akar ya” demişti büyük Üstad Necip Fazıl... Evet kıvrım, kıvrım aynen su gibi, sabit değil değişken, statik değil dinamik, her gün farklılaşan, gelişen ya da gerileyen, büyüyen, ihtiyarlaşan; düşüncelerinin bir anı, başka bir anını tutmayan, aciz ama aciz olduğu kadar da büyüklenen bir varlık...
Üstad, temel İslâmî ilimleri okutmanın yasaklandığı, dini kitapların yakılarak ya da satılarak imha edildiği tek parti döneminde, İslâm adına ümitsizliğe kapılan mazlum millete tesellide bulunurken -ni'meti tahdis kâbilinden- şöyle demiştir: "Ne zannediyorsunuz! Bu dinden bir nokta bile eksiltemezler. Muhal farz, dört mezhebin bütün kitaplarını ortadan kaldırsalar, Allah'ın izniyle onların tamamını en küçük ayrıntısına varıncaya kadar yeniden ve aynen yazmaya mâlikim."
Annesinin vefatını anlatıyor Şeyh İsmail Çetin Hazretleri...
Annem yatalaktı. Beni uykudan uyandırdı. Yanına vardım. Babam kendisine somya gibi bir taht yapmıştı. Benden su istedi. Testi büyük olduğundan zapt edemedim, yuvarlandı, ama yine de yarım bardak kadar su aldım, anama verdim. Lamba yanıyor, lambanın ışığında bütün dikkatiyle bana baktığını gördüm... 'Gel öpeyim.' dedi, öptü... 'He
Sayfa 41 - Dilara YayınlarıKitabı okuyor
161 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.