Ben ana rahminden Rahmi (İlk öyküm)
Güneş bugün de doğmadı. Koyu karanlık bir yalnızlıkla başbaşayım. Kimbilir ne zamandır burdayım... Peki burası neresi? Hiçbir fikrim yok. Tenimde hafif bir ıslaklık hissediyorum; yağmur çiseler de nemlenir ya elin, yüzün... Ama ıslandım da diyemezsin. Karanlık neyse de şu halatımsı şey beni çok ürkütüyor. O şeyle beni bir yere bağlamış
Okuduğum bir dini kitabı okuyan birini gördüm, ben hep barış ve sevgi içeren yerleri alıntılamışım, oysa o, hep azap, hep cehennem... Hiç unutmuyorum daha lise sondayım, annem beni bir mevlide götürdü. Siyah çarşaflı bir abla sohbet yapıyor işte; şunun şu kadar günahı var, bunun için bu kadar cehennemde yanacaksın, berikini yaptığın için mezarda şu azabı çekeceksin falan... Kan deli akıyor tabi ergenim, şimdi olsa "insanlara saygı duy, sus" derdim kendime... "Özür dilerim ama neden Allah'ı sevdirmeye çalışmıyorsunuz da O'ndan korkutmaya çalışıyorsunuz insanları?" dedim. Birkaç saniyelik korkunç bir sessizlik oldu. "İnsan korktuğunu yapmaz çünkü" dedi. "İnsan sevdiğine yaklaşır ama" dedim. Öfkelendiğini hissettim ama belki de yanlış hatırlıyorum şu an... Peçesini düzeltip devam etti aynı şeyleri, aynı şekilde anlatmaya. Annem de gözleriyle yedi beni, akşam eve gidince de babama şikayet etti, babam da beni dinsiz ilan etti yine. Herkes Allah olmaya soyunmuştu, bir yargı, bir infaz... Oysa ben sadece düşünmelerini istiyordum. "Akletmez misiniz?" diyordu çünkü Bakara... "Oku" diyordu çünkü Alak... Onlarsa cehennem, alev, azap... Kenan Doğulu da "ne dediğin değil nasıl dediğin olay" diyordu mesela. Ama o çok önemli değil şu an.
Reklam
Yılmaz Erdoğan’ın Otlu Peynir Şiiri ( 94-95 Yılları Hakkari ve Babam )
“Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan …. ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam.. Yıl 1995 Yüksekova’nın ilk ve tek radyo kanalı Feza TV’de bu Yılmaz Erdoğan’ın şiiri paylaşıldı. Annem beni hemen yanına çağırdı. Birlikte dinlemeye başladık. Ben küçüğüm tabi anlamam sanmayın. O sıralar kaymakamın kızı Belemir’e
Ders Verme Sırası
Hayatımın en mutsuz anıymış, bilmiyordum. Bilseydim bu mutsuzluğa bir şekilde engel olabilir, hatta onların şu an yaşıyor olmaları için kendi mutluluğumdan tamamıyla vazgeçebilirdim. Çocuk Esirgeme Kurumu’nda geçirdiğim 16. yıldı. 2 yıl sonra 18’ime basacaktım ve hemen hemen bütün çocukluğumu geçirdiğim bu yere veda etmek zorunda kalacaktım.
Deniz İçilmekle Bitmez...
Bu yazı ne bir ağıttır ne bir sitem, bu yazı bir utançtır... Küçüklüğümden beri bende kalan bir alışkanlık vardır herhalde annem yüzünden. Okula beni geç kaldırınca sadece ekmek ve domates verirdi "hızlıca ye, bir yudum çay da iç hemen git okuluna," derdi. Şimdilerde de kısa bir vaktim varsa bir şey için, ekmek arası domates yapıp
ALINTIDIR.... BEĞENMEYİN, PAYLAŞIN YETER.
Kadın hamile. Bebek erkekmiş. Aile mutlu çok mutlu. Bebek doğdu, pipisini gösterdi amcalara. Amcalarda bayram sevinci. Dünyanın en gerekli organını gördüler çünkü. Bebek terledi, çırılçıplak soydular, evde misafirlikte, mahallede böyle gezdi. Bu hakka sahipti çünkü pipisi vardı. Bebek biraz büyüdü. Sünnet olacak. Davullar, zurnalar,
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.