Babamın ‘sen artık büyüdün kendine de bir rakı koy’ dediği akşam geldi aklıma. Biraz daha büyümüştüm. Hayatı ve dünyayı sek içecek kadar! İlk dakikalar biraz başım döndü ama sonra alıştım. Suratıma çakırkeyif bir gülümseme yerleşti. Aldığım her nefeste beynim uyuştu. Yürürken ses çıkaran aklımdaki düşünceler, parmaklarımın üzerinde balerinler gibi uçmaya başladılar. Başlamıştı hayat sarhoşluğu. Elbet bunun da koması vardır. Ben ona da girerim. Kalmam üç beş kadehte. Boş şişeleri duvara fırlattığım gibi dibini görmeden bırakmam hayatı da! Ve nefesimi tuttum. En derine, en dibe inebilmek için. Bıraktım kendimi hayat okyanusuna. Beni dibe çeken zihnimin ağırlığıydı. Ve dibe daha çok var. Ama gidiyorum. Yavaş yavaş. Ayaklarına beton dökülmüş bir mafya kurbanı gibi… En derine. Dünya yuvarlak. Hayat da öyle. En derini aynı zamanda en yükseğidir hayatın. Nereden baktığına bağlı. Nerede doğduğuna. Doğduğun yerden ne kadar uzaklaştığına bağlı. Elindeki şişede ne kadar hayat kaldığına bağlı…
İlya İlyiç = Ben
Uzanmak İlya İlyiç için ne hastalarda ya da uykusu gelmiş insanlarda olduğu gibi bir zaruret, ne yorgun bir kimsedeki gibi geçici bir ihtiyaç, ne de uyuşuk bir insandaki gibi bir zevkti; bu onun tabii hali idi. Evde olduğu zamanlar -evde olmadığı zaman da yok gibiydi- hep uzanırdı; hem de hep aynı odada.
Sayfa 6 - Türkiye İş BankasıKitabı okuyor
Reklam
Karşılıklı kaçamak bakışlar ve ürküten bir sessizlik... İnsanın iyiye yorduğu her şey için kendisine kızdığı, ümitlenmekten ölümden korkar gibi korktuğu o anlar... Alper, sessizliğin neyi getireceğinin bilincinde, susmamacasına konuşmaya başladı. Sesi uzun bir tefekkür sürecinin sonunda varılmış derin çıkarımları izah edecekmiş gibi ciddi bir tona
Sayfa 51 - Giriş, Aşka kılavuzmuş yavru kedilerKitabı okudu
5.cilt
1275. Ebû Hüreyre radıyallâhu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bize bir gün bir konuşma yaptı ve: - "Ey müslümanlar! Allah size haccı farz kıldı, haccedin!" buyurdu. Sahâbilerden biri: - Her sene mi, ey Allah'ın Resulü? diye sordu. Hz. Peygamber, adam sorusunu üç defa tekrarlayıncaya kadar cevap vermeyip
Reklamcılar 1920'lerden bu yana kendi aralarındaki konuşmalarda mesleklerinin insanlara kendilerini yetersiz hissettirip sonra da ürünlerini kendi yarattıkları bu yetersizlik hissinin çözümü diye sunmak olduğunu itiraf ediyorlar. Reklamlar dost gibi görünen düşmanların şahikası - sürekli şöyle diyorlar: Bak canım, ben senin harika
Sayfa 126Kitabı okudu
İşte ben! Asırlardır aynı gafletle yanılan ve dünyayı da bu gafletle yakanım. Yeryüzünde ne kadar kötülük varsa hepsi benim yüzümden.
Sayfa 79 - Kitabın "Büyük Küfür" öyküsündenKitabı okudu
Reklam
Neden daha önce göze almadın?" diye sordu sertçe. İşim gücüm yokken... Açlıktan ölürken... Şimdi kimsem, o zaman da aynı adamdım, insan olarak, sanatçı olarak aynı Martin Eden'dım; o zaman neden yapmadın? Kafamı duvarlara vura vura kendime sorduğum soru buydu. Sadece senin için değil herkes için sordum. Görüyorsun değil mi? Değişmedim ben. Gerçi bana biçilen kıymetteki gözle görülür ve ani artış nedeniyle bu konuda sürekli şüphelerimi gidermem gerekiyor ama değişmedim. Aynı kemiklerin üzerinde aynı ten, ellerimde aynı, ayaklarımda aynı on parmak. Aynı adamım. Ne yeni bir erdem sahibi oldum ne de yeni bir gücüm var. Beynim, eski beyin. Edebiyatta ve felsefede yeni bir fikri ortaya atmadım. Kimse beni istemezken hangi kıymete sahipsem şimdi de öyleyim. Şu anda kafamı en çok kurcalayan şey, beni neden istedikleri. Beni kendim olduğum için istiyor olamazlar çünkü hala eskiden istemedikleri kişiyim. Demek ki beni başka bir şey için, benim dışımda bir şey için, ben olmayan bir şey için istiyorlar! Sana bu şeyin ne olduğunu söyleyeyim mi? Gördüğüm kabuldür bu. Halbuki o kabul ben değilim. İnsanların kafalarındaki bir şey o. Bir de kazandığım ve kazanacağım paralar için istiyorlar. Halbuki o para da ben değilim. Para bankada duran, herkesin cebinde olan bir şey. Sen de mi bunun için, kabul ve para için mi istiyorsun beni?
Sayfa 457 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Birbirimizden habersiz aynı göğe bakmışız yıllarca
Hakikat da şudur ki, ben, bilmeyerek bu kadınla senelerden beri dost yaşamışım; aynı heyecanları aynı günde beraber geçirmişiz.
Ah o eller.. tuttuğunun nereye bile demeden bir ömür yürüyeceği eller..
Veda Haccı'ndan önceki süreçte bir gün Hz. Peygamber (s.a.v) sabah namazının ardından cemaate dönerek, “Ey Muhacirûn ve Ensâr topluluğu! Hanginiz Yemende görevlendirilmek ister?" diye sordu. Hz. Ömer (r.a) kalkarak "Ben isterim ey Allah'ın Resûlü" dedi. Hz. Peygamber (s.a.v) herhangi bir karşılık vermedi. Ardından aynı soruyu tekrarladı. Bu defa Mu'âz b. Cebel ayağa kalkarak "Ben isterim ey Allah'ın Resûlü" dedi. Hz. Peygamber (s.a.v), "Bu görev senindir” buyurdu. Hz. Peygamber (s.a.v) kendisini Yemen'e gönderme kararını açıkladıktan ve oradaki görevini zikrettikten sonra şöyle buyurmuştu: “Umulur ki Allah senin bu sıkıntını giderir. " Mu'âz b. Cebel sonrasını şöyle anlatıyor: "Gidip yol hazırlığı yaptım. Sonra da Hz. Peygamber (s.a.v) bana izin verene kadar mescidin kapısında bekledim. Sonra elimi tuttu ve benimle birlikte yürüdü..."
Sayfa 57
Biliyormusun Yağmur hiç dinmedi Ankara da Böyle havalarda yazmayı çok severim Çekilirim güzelce köşeme Yağmurda islananlari Kırık semsiyeleri Tente altında bekleyenleri gozetlerim Penceremin gizli kalmış kosesinde
Reklam
Ahh Romeo
Romeo: Yarayla alay eder, yaralanmamış olan. Bak nasıl da sararıp soluvermiş Tanrıça kederden Sen ondan çok daha güzelsin diye. Kıskandığı için vazgeç ona bağlılıktan, Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi, Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan: Biz dönünceye dek siz parıldayın, diye. Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun
Nasıl hislerim kurudu ama kalbim hiçbir şekilde tam değil. Tek bir mutluluk anından bile hoşlanmıyorum. Her şey beyhude… Hiçbir şey beni etkilemiyor. Aynı eskiden olduğum gibiyim. Gösteriden önce heyecanlanmıyorum. Küçük kuklaların hareket ettiğini görüyorum ve bunun görsel bir yanılsama olup olmadığını sorguluyorum. Bu kuklalarla eğleniyorum ya da daha doğrusu ben onlardan bir tanesiyim.
Sayfa 99 - RENKitabı okuyor
Senin gibi olmak için neler vermezdim. Sen o kadar iyi bir insansın ki... Sen çok iyisin. Ben ise çöp evet çöpten bir farkım yok ve şimdi Duru'yu da bu çöplüğe sürüklüyorum. O da çok iyi birisi ve ben sizi hak ediyor muyum bilmiyorum. Aksine. Bizden daha çok hak ediyordu mutlu olmayı. O almadan vermeyi severdi. Sadece maddi değil manevi olarak da elinden geldiğince her şeyi paylaşırdı. Ona sonuna kadar güvenebilirdik. Kendisine gözüm kapalı bir şekilde canımı bile emanet ederdim. İçinde barındırdığı iyiliğin üzerini örtmelerine müsaade etmesi kendi hatası değildi. O da karşısına çıkan insanlara güvenerek perde çekmişti bu iyiliğe. Ama biliyordum ki perde kapalı olsa da pencere sonuna kadar açıktı. Duru'ya zamanında vermiş olduğum söz aklıma geldi. Buna fırsatım olmadan Ali benden hızlı davranmıştı ve şimdi güzel bir ilişkileri vardı. Düşündüğünden daha iyisin Ali. Sen bunu göremiyor ola- bilirsin ama ben bunun farkındayım. Duru da bunun farkında. Sen kendisine sevgini açmadan önce de farkındaydı. Birlikte köye gittiğimiz her gün illaki senin konun açılırdı ve seni ne kadar sevdiğinden söz etmeden kapanmazdı konu. Yine ben de aynı şekilde. Artık hayatıma aldığım insanları sınavdan geçiriyorum. İnanır mısın, sınavı geçmeyi başaran tek insansın. Hayvanları buna dahil etmiyorum. Biraz torpil katıyorum el- bette araya ama onlardan bir zarar görülmez. Eğer bu kadar iyi olmasaydın sınavı geçebilir miydin sanıyorsun?
Sayfa 226 - İkinci adam yayınlarıKitabı okudu
Sıradan ve ortalama yatırımcıya, piyasa belli bir seviyenin üzerine çıkınca kağıtlarının bir kısmını boşaltmasını ve düşünce de ekleme yapmasını uygulanabilir bir politika olarak önermek neredeyse tam bir ifade çelişkisi yaratmaktadır. Ben, geçmişin büyük yükseliş ve düşüşlerin, o sıradan kişinin tam zıt bir şekilde hareket etmesi nedeniyle gerçekleştiğine ve bundan sonra da aynı yükseliş ve düşüşlerin ortaya çıkacağına inanıyorum.
Sayfa 55
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.