Aynı dili konuşmadan konuşmak..
.. kimsenin uğramadığı bu yere oturdum. Burayı artık benimsemiştim. Burada ilk kez okuyup bitirmiş olduğum kitabın alıntısını taşın üzerine yazıp bana ait olduğunu da tescille-miş olmuştum. "İçimde yarım kalmış bir konuşmanın üzüntüsü var." sözleri Kürk Mantolu Madonna isimli kitaba ait olup bana da beni hatırlatıyordu. Oturup çantamdan suyumu ve yeni başladığım kitabı çıkarttım. Kitabı alıntıyı yazdığım yerin yanına bırakıp su içeceğim sırada bana ait olmayan bir başka yazıya denk gelmiştim. Buralara benden başka kimsenin uğramadığına emindim. Bu yüzden bana ait olmayan bu yazıyı görmek büyük bir heyecana kapılmama sebep olmuştu. "Niçin rüzgârlı son- bahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? Niçin yanımda değilsin?" diye devam ediyordu. Rastlantı olduğuna inanamayacak kadar güzel olmasının nedeni ise bu alıntının da yine benim yazdığımla aynı kitaba ait olmasıydı. Yerimden kalktım ve çevreme bakındım ama ne birisine denk geldim ne de herhangi bir canlının varlığına. Gündüzleri bir iki tane yaşlı ablanın gelip burada yürüyüş yaptığını biliyordum ama benim oturduğum bu yere hiç kimse uğramazdı. O gün kitabımı okumak için orada vakit harcamadım. Derin düşün
Sayfa 186 - İkinci adam yayınlarıKitabı okuyor
Kadın ve erkek, genellikle aynı sevgi dilini konuşmazlar. Baskın sevgi dilimizi konuşmak hepimiz için doğal bir eğilimdir ve eşimizin ona anlatmaya çalıştığımız şeyi anlamadığını gördüğümüzde şaşırır, hayal kınıklığına uğrarırız. Evet, sevgimizi ifade ederiz ama mesajımızı bir türlü karşı tarafa aktaramayız, çünkü sonuçta onların bilmediği bir yabancı dilde konuşuyoruzdur. İşte bu kadar çok insanın cevabını aradığı soruların temeli buradadır.
Sayfa 16 - KoridorKitabı okudu
Reklam
‘’Aynı trende olmak, aynı dili konuşmak, benzer hayatları yaşamak bazen mutlu olmaya yetmiyordu işte.‘’
Kendini Yöneten Konuşma: Aklın Sesi
Davranışlarımızı engelleyebilme, bireysel farkındalığımız, geçmiş ve geleceğe yönelik algımız dışında bir başka beceri de, kendi kendimizle konuşma yeteneğimizdir. Dr. Bronowski, diğerleriyle iletişim kurma konusunda diğer bütün türlere göre, sadece insanın sözel dil kullanma yeteneğine sahip olduğunu vurgular. Bu yeteneği geliştirmeye çocukluk
Sayfa 60 - Palme yayıneviKitabı okuyor
Altın Çağ'ın o safdil insanları bilimin zırhından istifade etmeden hayatlarını idame ettirmiş, doğa onları bir başına gütmüş ve gayet güzel yol göstermişti. Dil bilgisiyle ne yapacaklardı? Zaten hepsi aynı dili konuşuyordu ve konuşmak anlaşılır olmak dışında hiçbir kaygının ürünü değildi. Diyalektik ne işlerine yaracaktı? Henüz birbiriyle çatışan öğretiler yeryüzüne yayılmamıştı. Retorik de ne halta yarayacaktı? Kimsenin kimseyi yerden yere çalası yoktu ki. Kuralların yasalar kitabına mıhlanmasına gerek mi vardı? Çünkü esaslı yasaların anası "fenalık" henüz icat olunmamıştı.
Aynı kelimelerle aynı dili konuşmak aynı fikirlerle aynı şeyleri düşünmeye delalettir ki bu da azımsanacak bir durum değildir.
Reklam
Dil, düşünce ve davranış birbiriyle ilişkilidir.
Sapir'e (1921) göre dilsel yapıların dünya görüşümüzü oluşturmada muazzam bir etkisi vardır. Bu fikri takip eden Whorf'a (1971) göre ise insanlar içinde bulundukları dünyayı konuştuktan dilin gramerinden etkilenerek düzenler ve sınıflandırırlar. Yani, dilbilgisi örüntüleri ve sosyal düzen arasında bir ortaklık vardır. Sapir-Whorf Hipotezi'ne göre dünya, konuşmacıların dil alışkanlıklarına göre inşa edilmiştir. Sosyal gerçeklik görelidir ve göreliliğin yansıması da dildir. Dil, düşünce ve davranış birbiriyle ilişkilidir. Bir dili konuşmak demek, o dilin sınıflandırmalarına ilişkin bir mutabakata katılmak da demek olur. Örneğin Türkçede anlaşamama durumunu ifade etmek için kullanılan "aynı dili konuşmuyoruz" ifadesinin altında yatan fikir de aslında bu söz edilen mutabakatı kuramama halini anlatmaktadır.
Kişisel alan aynı zamanda mahrem alanınızdır. Sevdik- lerinizi kişisel alanlarınızda tutmanız gerekir. Bazen canınız çok sıkıldığında, üzgün olduğunuzda sevdiğinize sarılmak ister ama konuşmak istemezsiniz. Ne iyi gelir değil mi? Çün- kü bu alanın iyileştirici özelliği vardır.
Sayfa 26
Evet hemen herkes dışarıdan gelen telkinlere inanılmaz bir derecede maruz kalır. İlk tesir ailede alınan eğitimden gelir, filozof ailelerinin sayısı da çok azdır! Daha sonra akılcı bir eğitimden geçen çocukların da sayısı azdır. Böyle bir eğitim alanlar bile bir anlamda bir budalalık atmosferiyle kuşatılmışlardır. Kamuoyunun güçlü etkisi altındaki çevre, hizmetçiler, dostlar, çocuğun belleğini toplumdaki genel geçer formüllerle dolduracaklardır. Aile bu önyargılara karşı su geçirmez duvarlar inşa etmeyi başarsa bile, çocuğun karşısına pek azı düşünen öğretmenler ve genel zihniyetin sirayet ettiği arkadaşlar çıkacaktır. Üstelik benzerleri arasında yaşayan en iyi yetişmiş çocuk bile benzerleriyle aynı dili konuşmak zorunda kalır.
Sayfa 93 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Masallar, ilahiler, efsaneler, destanlar, türküler, ninniler, tiyatro, sinema ve edebi eserler: Halk arasında masallar çoktur. Masalların en meşhuru "Hangur" un hikayesidir. Türk mitolojisindeki tepegözü andırır. Demirciliğin dünyaya Kafkasya'dan yayıldığı hakkında ki rivayet ünlüdür. Halk arasında La Fontaine'in kendinden çok
Reklam
Dil
“Çocuğunuzun zeki olmasını istiyorsanız ona öykü okuyun. Daha zeki olmasını istiyorsanız daha fazla öykü okuyun.” Albert Einstein Bilgi edinmemizi ve fikirleri aktarmamızı sağlayan bu çok yönlülük dili, zeka gelişimi için en önemli becerilerden biri haline getiriyor. Öyle ki kelime dağarcığının zenginliği, IQ’yu en çok etkileyen değişken. -
Sayfa 233Kitabı okudu
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir. _Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
.... Sevgili Murat, üzgünüm. Etinden sıyrılmış bir kemik kadar üzgünüm. Yaşamayı ciddiye aldığım için çok üzgünüm. Senin açık bıraktığın kapıdan birer birer diğer dostlarım gittiği için daha bir üzgünüm. Bu ne gibi biliyor musun; aynı dili konuşan insanların sayısı gittikçe azalır ya, bir gün konuşmak istesen bile o dili bilen insan kalmaz ya dünyada... Latince bilen, Sümerce bilen son insanların acısı üzüyor beni. Mesela insanlar artık taşa taş, dosta dost, aşka aşk demiyorlar. Beklemek, özlemek, sabretmek, görmek sözlüklerde de sözcüklerde de yok. Ne bileyim işte Blasie Pascal, Necip Fazıl, Nietzsche ve Said Nursi'yi aynı sohbet içerisinde kullanan bir Allah'ın kuluna rastlayamıyorum. İnsan okuduklarına, yazdıklarına dönüyor zamanla. Küçük Prens ile Kayıp Sultan bir olup sanki beni hiçbir dilin kullanılmadığı bir çöle götürüyorlar. Ben de kuruntuya kapılıp sanki gittiğim o çölde ağızsız dilsiz bir lisanla insanların anlaştıklarını hayal ediyorum. ...
....... Dil bilgisi ile ne yapacaklardı ? Zaten hepsi aynı dili konuşuyordu ve konuşmak anlaşılır olmak dışında hiçbir kaygının ürünü değildi. ........
221 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.