Gidiyorsun biliyorum. Küçük ve kırık adımlarla uzaklaşıyorsun yanımdan. Ürkek bir keçi yavrusu kadar sessiz, gidiyorsun. "Kaçar gibisin" diyesim geliyor. Gözlerinde yabancısı olduğum, tanımlayamadığım karartılar dolaşıyor.Buğulu bakıyorsun. Daha önce hiç duymadığım kelimelerle, senin olmayan cümlelerle
ne eski bir tango melodisi, ne de siyah önlüklü bir mektepli kız resmi, hayır beni on sekiz yıl evvelki o tatlı hatıraları alemine atan, gazetede götürdüğüm iki satırlık, kupkuru, alalade bir kiralık ilanı oldu.
o anda pendik sahilleri birden gözümde canlanıverdi. o köşk...o köşkün bizim bahçeye bakan penceresi...ve o pencereden mahinur...sarı
-Bu kitabı enfes bir zevkle okumamı itiraf edebilirim.Ve bu kitap bana bazı şeyleri hatırlattı ama onları izah etmeyeceğim.Çünkü,bu bana özel şahsi hatırlatmalar olsa gerek :)
Atay’ın, hikâyelerinde kurguladığı kahramanlar aracılığıyla toplumdan kendini soyutlayan, yalnızlaşan ve bunun neticesinde içselleşen problemli insanları anlattığını
Evrenin saf diliydi bu.Herhangi bir açıklamaya gereksinimi yoktu, çünkü evrenin sonsuz zamanda yoluna devam etmek için hiç bir açıklamaya gereksinimi yoktu.Delikanlı o anda hayatının kadınının karşısında olduğunu ve kızın da hiç bir söze gereksinim duymadan bunu bildiğini biliyordu.Ana-babası, ana-babasının ana-babası biriyle evlenmeden önce ona kur yapmak, nişanlanmak, onu tanımak ve para sahibi olmak gerektiğini söyleseler de delikanlı dünyada en çok bundan emindi.Bunun tersini söyleyenler, evrensel dilden habersiz kimselerdi.Çünkü bu dili bilen biri, ister çölün ortasında ya da ister büyük kentlerin göbeğinde olsun, dünyada her zaman bir başkasını beklemekte olan biri bulunduğunu kolayca anlayabilir.Bu iki insan karşılaşınca, gözleri buluşunca, bütün geçmiş, bütün gelecek artık bütün önemini yitirir.Yalnızca o an ve gök kubbe altında her şeyin aynı el tarafından yazıldığı gerçekliği vardır.Bu inanılmaz gerçek vardır.aşkı yaratan, çalışan, dinlenen ve güneş ışığı altında hazineler arayan her kimse için sevilecek birini yaratmış olan el.
"Bana bir seferinde sokak adın olarak neden Day'i seçtiğini anlatmıştın. Her yeni sabahla birlikte her şey tekrar mümkündür, değil mi?"
"Bazen güneş daha erken batar. Günler sonsuza kadar sürmez, bilirsin. Ama elimden gelen en iyi şekilde mücadele edeceğim. Sana bunun sözünü verebilirim."
Dünden beri bekledim. Uyudum uyandım,
Kitabı ilk okumaya başladığımda acaba bu bir hikâye kitabı mı olmalıydı diye düşündüm. Ama sonra kitabı elime alıp bir sonraki bölümü okuma isteği duyduğumu fark ettim, tıpkı roman okur gibi. Yazarın başarısı hikâyelerden oluşan bir roman kurgulayabilmek olmuş. Kısa kısa hikâyelerden oluşan bir roman. Hikâyelerdeki kişilerin tek ortak noktası aynı
Okuduğunuz eser sizi fikren yükseltir, içinizi iyi ve mert duygularla doldurursa, onun hakkında karar vermek için bu duygu yeterlidir.
Alexander Pope
Asıl iktidarın kitapta olduğunu gördükten sonra, hükümdarlar da kaleme sarılıp kitap yazmaya başladılar.
Alfred de Vigny
Kitaplar benim sevgili dostlarım, gerçek yol gösterenlerimdir; çünkü iki
"Ama zor yoldan öğrenmiştim, kime aşık olacağımızı seçemezdik. Aşk bizi seçerdi. Aşk uygunluğu ya da kolaylığı ya da tasarıları umursamıyordu. Aşkın kendi planları vardı ve tek yapabileceğimiz yolundan çekilmekti."
Aman Allahımm, o nasıl bir sondu öylee!!! Ivy sen ne yaptın böyle yaa :( Kitabın sonu yaktı geçti ortalığı... Ve ben kitabı
Ali Şeriati: Kürt medeniyetinden, Yunan ve çağdaş Amerikan medeniyetine...
Araştırmacı Remzî Pêşeng'in Ali Şeriati konulu makalesi...
Ali Şeriati’nin “İslam Bilim” ve Medeniyetler Tarihi adlı derslerinin “ Orijinal” çevirisi - 1
…Buna göre, Beynen Nehreyn’den Kürt adasından Yunanistan’a yansıyan Zeus isimli Tanrı, kültür ve medeniyetin
"Kişiler, kendi parmak izleri gibi öylesine farklı, bir kerelik ve çeşitlidirler ki, onları duygu ya da sezgi yoluyla bile tam olarak anlamak imkan dışıdır. Çünkü birbirinin aynı olan iki insan yoktur dünyada."
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
OĞLUM 12 YIL UYUDUKTAN SONRA UYANDI...
Bir gün çok sinirlendi. Yine kendini balkondan atmak istedi. Zor ikna edebildik. Akşam oldu, onu uyuyor zannettim. Babasıyla ne yapacağımızı konuşurken bir ara "oğlumuzu olmazsa bağlayalım" diye ağlayarak anlatıyordum ki birden yatağından doğrulup sadece bana bakarak, "yazıklar olsun size,
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle