Sakın özünüzde dengeli ve doğal yapınız gereği erdemli olduğunuzu varsayarak davranmayın. Hepimiz aynı evrensel gemiye binmiş sapık günahkârlarız - ve gemi giderek batmakta.
Sayfa 82 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
..Eğer bana sorarsanız hepimiz aynı gemideyiz ve gemi su alıyor..
Reklam
Şehir
"Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim," dedin, "bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet. Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya; - bir ceset gibi - gömülü kalbim. Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede? Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam, kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün, boşuna bunca yılı tükettiğim bu ülkede." Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. -Başka bir şey umma - Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok. Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.
Konstantinos Kavafis
Konstantinos Kavafis
Görüyorsunuz ya, okuyucum, işim tıkırında. Efendiyi de uşağı da birbirinden ayırıp keyfimin istediği yere göndererek, Jacques'ın aşk maceralarını dinlemek için sizi bir yıl, iki yıl, üç yıl bekletmek tamamıyla benim elimde. Efendiyi evlendirmekten, sonra da ona boynuz taktırmaktan beni kim alıkoyabilir ki? Sonra Jacques'ı da bir gemiye bindirip adalara gönderemez miyim? Efendisini de oralara götürdükten sonra ikisini de aynı gemi ile Fransa'ya döndürmek elimde değil mi? Hikâye yazmak ne kolay bir şey!
Ya da aynı anda, aynı şekilde, aynı nitelikte, karışma ihtimali olmaksızın, ama her ikisiyle de kusursuzca bütünleşerek iki şey olmak: kendimi hem güney denizlerinde seyreden bilinçli bir gemi, hem de eski bir kitabın basılı sayfası olarak bulmak. Amma saçma!
Sayfa 213
FERDİN HATASI CEMİYETE DE TESİR EDER
Bazı günahlar vardır ki zararı umûmî olur. Sebep olacağı fitne ve kargaşa, meydana getireceği sıkıntı ve musîbet, yalnız o günahı yapan, ilk başlatan ve bu sûretle kendine ve başkalarına zulmetmiş olan zâlimlere münhasır kalmaz da kurunun yanında yaşı da yakar. Bir şahsın hatâsı, koca bir orduyu perişan edebilir. Ashâb-ı Kirâm’dan Numan bin Beşîr radıyâllahü anh, minberden Müslümanlara şöyle nasihat etmişti: “Ey insanlar! İçinizdeki sefih kimselerin kötülüklerine mâni olun. Ben, Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’den şöyle işittim: (Ey insanlar! Şimdi bir düşünün.) Denizde seyir hâlinde olan bir gemideki birtakım insanlar, geminin odalarını paylaşıyorlar ve herkese bir mekân düşüyor. Bu geminin en alt katındakilerden birisi, eline bir balta alıp geminin tabanını delmeye çalışıyor. Diğerleri, o kimseye, ‘Ne yapıyorsun?’ diye suâl ettiklerinde o, ‘Burası bana ait, burada istediğimi yaparım.’ diyor. Gemidekiler, o kimsenin ellerini tutarak ona mâni olurlarsa, hem gemidekiler kurtulur, hem de o kimse kurtulur. Fakat hiç kimse o kişiye mâni olmazsa gemi batar ve hem gemidekiler boğulur, hem de o kimse boğulur.” Bu husûsla alakalı olarak Ebu’l-Fâruk Süleyman Hilmi TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) Hazretleri de “Her koyunu, kendi bacağından asarlar, sözü yanlıştır. Dinimizde neme lâzım demek yok. Bana lâzım demeli.” buyurmuşlardır. Bundan anlaşılır ki; umûmî fitne, yalnız asıl cürmü işleyen zâlimlerin cezası değil, aynı zamanda korunmayıp onun yapılmasına mahal veren gafillerin gafletlerinin de cezasıdır.
Reklam
FERDİN HATASI CEMİYETE DE TESİR EDER
Bazı günahlar vardır ki zararı umûmî olur. Sebep olacağı fitne ve kargaşa, meydana getireceği sıkıntı ve musîbet, yalnız o günahı yapan, ilk başlatan ve bu sûretle kendine ve başkalarına zulmetmiş olan zâlimlere münhasır kalmaz da kurunun yanında yaşı da yakar. Bir şahsın hatâsı, koca bir orduyu perişan edebilir. Ashâb-ı Kirâm’dan Numan bin Beşîr radıyâllahü anh, minberden Müslümanlara şöyle nasihat etmişti: “Ey insanlar! İçinizdeki sefih kimselerin kötülüklerine mâni olun. Ben, Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’den şöyle işittim: (Ey insanlar! Şimdi bir düşünün.) Denizde seyir hâlinde olan bir gemideki birtakım insanlar, geminin odalarını paylaşıyorlar ve herkese bir mekân düşüyor. Bu geminin en alt katındakilerden birisi, eline bir balta alıp geminin tabanını delmeye çalışıyor. Diğerleri, o kimseye, ‘Ne yapıyorsun?’ diye suâl ettiklerinde o, ‘Burası bana ait, burada istediğimi yaparım.’ diyor. Gemidekiler, o kimsenin ellerini tutarak ona mâni olurlarsa, hem gemidekiler kurtulur, hem de o kimse kurtulur. Fakat hiç kimse o kişiye mâni olmazsa gemi batar ve hem gemidekiler boğulur, hem de o kimse boğulur.” Bu husûsla alakalı olarak Ebu’l-Fâruk Süleyman Hilmi TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) Hazretleri de “Her koyunu, kendi bacağından asarlar, sözü yanlıştır. Dinimizde neme lâzım demek yok. Bana lâzım demeli.” buyurmuşlardır. Bundan anlaşılır ki; umûmî fitne, yalnız asıl cürmü işleyen zâlimlerin cezası değil, aynı zamanda korunmayıp onun yapılmasına mahal veren gafillerin gafletlerinin de cezasıdır. İSİMLERİMİZ: Erkek: Hilmi, Kız: Hafîze 17 Nisan 2024 Fazilet Takvimi
alıntıda anlatılan konu ile ilgili türk tarih kurumunun yaptığı kısa film ile alakalı bir iki şey söylemek için bu gönderiyi alıntılıyorum.. (ilgili video; youtu.be/7K6LL04iPd0?si=... ) 1. videoda yer alan Mustafa Kemal'in üniforma yakalıkları o dönem Mustafa Kemal'in kullandığı yakalıklar değildir.. zira o
Poyraz Ayrıç

Poyraz Ayrıç

@PoyrazA
·
16 Nisan 16:09
Mustafa Kemal'in 15 Mayıs 1919 günü Sultan Vahdeddin ile yaptığı görüşmede, Vahdeddin'in Mustafa Kemal'e söylediği şu sözler bugüne kadar süren bir tartışmaya neden olmuştur: "Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin!" Vahdeddin'in bu sözlerini duyan Mustafa Kemal de ciddi şekilde şaşırmış ve hayrete düşmüştür. Hatta ilk
Sayfa 219 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
312 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 günde okudu
Kurt Kanunu
Cumhuriyetin en bunalımlı dönemlerinden biri olarak değerlendirilen İzmir Suikasti olayına karışan ve karıştırılanların dramını ele alan romanda karakterlerin diyalogları yoluyla dönemin siyasi güç dengelerini, İttihatçılar arasındaki iktidar kavgalarını ve bu konuda Osmanlıdan itibaren ittihatçıların eylemlerinin öz eleştirisini gözler önüne
Kurt Kanunu
Kurt KanunuKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20184,402 okunma
Reklam
200 syf.
·
Puan vermedi
Çoğu,yazarın 2000 -2010 yılları arasında dergi ve gazetelerde yazdığı yazılardan oluşan bir deneme kitabıdır. Yazılar kitap basılmadan önce yazar tarafından elden/kalemden geçirilmişler.Fakat öz,ilk yazıldıkları hislerle aynı bırakılmış sadece ifade biçimine dokunulmuş.Daha çok teknik bir dokunuş denebilir. Bazen bütün bazen de o bütünün içinden bir an,bir gün çekip alınırsa ortaya çıkacak olan eksiklik,zamanı ,zamanın her birimi,sıradanın içindeki güzellik,tüketimin ve insan doymazlığının dünyanın doğal döngüsüne ve dengesine yansıması dünyanın maddi ve manevi değişimi ,insanın değişimi,kelimelerin önemi işleniyor. Yazılarda genel olarak geçmişe özlem, hayatı kavrama ,dünya ve yaşam kavramlarına mana arama,bir türlü göremediğimiz hayatı hayat yapan ve insanı huzura götürecek olan ayrıntılar var. Dili gayet açık yer yer de şiirsel bir anlatıma sahip.Her denemede derinden bir hüzün olmasına rağmen yazar umuttan yana,enseyi karartmadan yaşamaktan yana.Bazen bir ânı bazen de genel olanı anlatan, genel olarak bütüne odaklı yazılardan Gizli,Neye Dokunsam Deniz,İşte Başlıyor Yine, Her Şey Kaybediyor Zamanla Katılığını,Uzak Bir Gemi bende ayrı bir yer edinen denemeler oldu. Yazar bazen bir soru soruyor ve kendinizle baş başa bırakıyor.Örnek ; Neydi,geçen zamanı unutulmaz kılan ?
Gözağrısı
GözağrısıGökhan Özcan · Vadi Yayınları · 2017782 okunma
Çok şey demek olan yıldız her defasında aynı yerden doğsa da, her şey demek olan güneş, ışığını belli zamanlarda aynı noktalarda parlatsa da, denize nerede kavuştuğunu herkesin bildiği ama nerede doğduğunu kimselerin görmediği ırmak aynı gölgeleri koynunda saklasa da zaman geçti, kader gerçekleşti.
Halka tatlısına neden kerhane tatlısı denir?
Şehrin Avrupa yakasında, Beyoğlu ilçesinde bulunan Karaköy’le özdeşleştirilmiş bir tatlıdan bahsediyoruz. Eskiden Galata olarak bilinen bu tarihi rıhtım semti, Bizans döneminden bu yana gemi trafiğinin aktığı Boğaz’ın ana girişi olan Haliç’in kuzey ucunda yer alıyor. Başlangıçta Cenevizli tüccarların müstemlekesi olan Karaköy, 13. yüzyıldan itibaren çeşitli göçmenlere ev sahipliği yaptı. 1492'de İspanya'dan kovulmalarının ardından Osmanlı Padişahı II. Bayezid tarafından davet edilen büyük Sefarad Yahudi nüfusu da buna dahil. İşlek bir liman olarak yıllar içerisinde sanayileşen Karaköy, aynı zamanda bir fuhuş merkezi haline de geldi. 1884 yılında genelevlerin yasal statü kazanmasının ardından İstanbul’un ilk genelevi de burada açıldı. Aslında yabancılara yönelik açılan bu genelevler, 137 sene daha aynı işlevini sürdürdü. İstanbul’da tur rehberliği yapan Leyla Çapacı, “Burası eski bir limanken, kırsal kesimden Anadolulu tüccarlar buraya iş için gelir, geldiklerinde ise sıklıkla geneleve giderlerdi” diyor ve tatlının hikayesini şu sözlerle açıklıyor: “Ucuz, lezzetli ve şeker oranı yüksek bu halka tatlılar o zamanlar meşhur hale geldi. Çünkü erkeklerin genelev ziyaretleri öncesi ve sonrasında ihtiyaç duyacağı bir enerji gerekiyordu.”
Aynı gemide seyahat ettiğine inananlar, gemi dahilinde yapılacak bazı tadilatı yeterli sayıyor ve fakat geminin ulaşmak istediği hedefin değişmesi konusunda sessiz kalıyorsa, bu, açıkça, diş biledikleri kaptanla aynı gayeye ortak çıktıkları anlamına gelir. Böyle bir amaç gütmeseler bile...
Sayfa 16 - İz yayıncılıkKitabı okuyor
Tüm hayvanlardan birer çift…Peki neden çift? Türlerin devamı ve istikrarı? Dengeye gelmek kadar, o dengeyi oturtmak ve sürdürmek! Bedeni dengeye getirip, sıfatlarını düzenledikçe, Nuh’ un gemisi’ ne dünyaya denge veren türleri yerleştirmiş olur insan. Böylece o gemi, günlük hayatın akışında (tufanında) suyun üstünde kalmaya hazır hale gelir. Her devirde Nuh’ un yaptığı çağrıyı yapan insanlar bulunur. Onların çağrısını duyanlar, bir mana gemisine binmiş olurlar. O mana gemisinde, kendi varoluşları ve doğalarını öğrenmeye başlarlar. Bu bilgilere sahip oldukça ve onları yaşama geçirdikçe, dışarıda diğerlerini yutan tufanlardan korunmuş olurlar. Çünkü o denizin üstünde durmayı öğrenmeye başlamışlardır. O anlam gemisindedirler. O tufan dış dünyanın iniş çıkışları olduğu kadar, insanların ruhlarını alt eden nefislerdir de aynı zamanda. Ve dış dünyanın iniş çıkışları, aynı nefs türünün sokaktaki yansımasıdır sadece. O mana gemisinde, o manevi dostlukların olduğu yerde farklı renkler (türler) birbiriyle ahenk içinde bir bütünü oluştururlar. Ve hatırlarsan tüm bu ahenk, Nuh’ un gemisi’ nde yapılan “AŞURE” ile dikkat çekici bir şekilde benzeşir. Aşure, birbiriyle ilgisiz görünen malzemelerin bir arada bulunduğu, ama büyük resimde ahenk içinde bir bütünü oluşturandır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.