Herkese merhabalar benim sevgili dostlarım
Daha evvel bir kitap okumuş, dostluğun arkadaşlığın en güzel halini bize dibine kadar hissettiren, inişlerin aslında çıkışlar kadar kötü olmadığını, ayrılıkların aşkların kavurucu ateşini, saflığı ve masumluğu anlatmıştı.
Çok hoşuma gitmişti ve tavsiye etmiştim. Çok bekledim dedim ki artık bu kitabın
Kurumuş, kokusuz bir çiçek gördüm,
Unutulmuş bir kitabın sayfaları arasında;
Ve bu çiçek tuhaf hayallerle,
Doldurdu ruhumu ansızın:
Nerede açtın, ne zaman, hangi baharda?
Çok mu yaşadın, kim seni koparan?
Tanıdık mı, yabancı bir el mi?
Ve neden seni böyle bırakıp gittiler?
Sevecen bir buluşmanın mı,
Yoksa ölümcül ayrılıkların anısına mı,
Ya da ıssız kırlarda, orman gölgelerinde yapılmış,
Bir yalnız yürüyüşün ardından mı buradasın?
Yaşar mı şimdi çiçeği solduranlar?
Acaba şimdi neredeler?
Yoksa onlar da, şu gizemli çiçek gibi,
Çoktan cansızlaşıp gittiler mi?
En güzel kavuşmalar en uzun ayrılıkların ardından gelir. En güzel, en haz verici sarılmalar uzaklıkların yakın olmasıyla beraber gelir. Sevdiğimiz insanlara, pencere olabilmeyi unutmayın. Sevginizin çokluğunun yanında ara ara hasret ve özlem de olsun. Öylesi daha güzel.
Melisa Kesmes- Nohut Oda kitap incelemesi
Bu güzel kitapta ayrılıklar ve ayrılıkların insan üzerindeki etkileri anlatılmış. Kimi zaman boşanma kimi zaman da ölümün ardından gelen yasa değinilmiş. Duygusal çözümlemelerin oldukça güzel olduğunu ve her şeye rağmen umudun var olduğunu söyleyebilirim.
Kitaptan alıntılar:
Kitaplarını öyle birine emanet etmeliydin ki bir daha dönüp almayacak olsan bile güvende olduklarını bilmeliydin.
İnsan nasıl en baştan başlar?
Evimizin duvarındaki küçücük bir çatlak vesilesiyle kendi hayatımızın göçüğü altında kalmıştık.
Ayrılıkların ardından yeni beraberlikler başlar. Bebeğin ana rahminden ayrıldığı anda annenin kendisiyle buluşmasında olduğu gibi. Bu yönden bakıldığında yaşam gerçekten de bir ayrılıklar ve buluşmalar dizisidir.
Kurumuş, kokusuz bir çiçek gördüm,
Unutulmuş bir kitabın sayfaları arasında;
Ve bu çiçek tuhaf hayallerle,
Doldurdu ruhumu ansızın:
Nerede açtın, ne zaman, hangi baharda?
Çok mu yaşadın, kim seni koparan?
Tanıdık mı, yabancı bir el mi?
Ve neden seni böyle bırakıp gittiler?
Sevecen bir buluşmanın mı,
Yoksa ölümcül ayrılıkların anısına mı,
Ya da ıssız kırlarda, orman gölgelerinde yapılmış,
Bir yalnız yürüyüşün ardından mı buradasın?
Yaşar mı şimdi çiçeği solduranlar?
Acaba şimdi neredeler?
Yoksa onlar da, şu gizemli çiçek gibi,
Çoktan cansızlaşıp gittiler mi?
HATRI VAR
Şimdi ben sana iki kelam ederdim ama
Senin olmasa da
O ilk bakışın, ilk sarılışın ve ilk yanışın hatrı var bende.
Yoksa kolaydır,
Ekmeği keskin bir bıçakla keser gibi,
Ayrılıkların ardından yeni beraberlikler başlar. Bebeğin ana rahminden ayrıldığı anda annenin kendisiyle buluşmasında olduğu gibi. Bu yönden bakıldığında yaşam gerçekten de bir ayrılıklar ve buluşmalar dizisidir. Freud sonrası psikanalistlerden Melanie Klein'a göre, bir insanın ayrılığı nasıl yaşadığı vaktiyle annesiyle yaşadığı beraberliğin nitelikleri tarafından önemli oranlarda belirlenir. Yaşamın ilk iki ayını kapsayan ve "otistik evre" denilen dönemde bebek kendine dönüktür ve ilişkiden çok, yaşamın sürdürülmesiyle ilgilidir. İkinci ve altıncı ayları arasında sü- ren ve "ortak yaşam" denilen evre, bebeğin gülümseme tepkilerį vermesi ve gözleriyle annenin yüzünü izlemesiyle başlar. Bu dö- nemde bebek anneyi ayrı bir obje olarak algılayamadığından beraberliklerini ikili bir bütün olarak yaşar. Üçüncü evre olan "ayrılma-bireyleşme" uzun bir süreçtir ve üçüncü yılın bitiminde sona ermeye başlar. Önceleri iyi ve kötü olarak ikiye ayrılmış olan anne imgeleri bu süre içinde tek bir bütüne dönüştürülerek içleştirilir ve bu yeni imgeyle ilişki, annenin çevrede bulunmadığı zamanlarda da çocuğun kendisini güvenlikte hissetmesini sağlar. Ne var ki, obje ilişkilerinin süreklilik kazanmasını sağlayan bu süreç azımsanmayacak sayıda çocuk için yumuşak bir geçişle atlatılamaz ve bazı insanlar yetişkin yaşamlarındaki ayrılıkları katlanılması zor bir duygu olarak yaşarlar.
Anastasia ve Christian, yaşadıkları zorlu ayrılıkların ve iniş çıkışların ardından nihayet mutlu sona ulaşmışlardır. Tutkulu aşkları, nikah yüzükleri ve görkemli bir evlilik töreni ile mutlu sona ulaşmıştır. Ancak Anastasia'nın peşine düşen Jack, çifte huzur vermez.
Her şey çok güzel giderken hep bu 3.cü kişiler yüzünden bir çok ilişki bitiyor '~'
Sorma işte nasıl diye sen gibi özledim seni.
Hani yazılamayan şiirler vardır ya gece sancılarına gebe,
Hani dilinin ucundadır da derdini anlatamazsın ya kâğıtlara.
Sonra. Sonra ilk dizeyi buluşturduğunda kâğıtla,
Yüreğin bir kuş gibi çırpınır, mutluluktan uçarsın ya havalara.
İşte ben seni o ilk mısra gibi özledim.
Hani o kırk mumluk ampullerin
Ayrılıkların ardından yeni beraberlikler başlar. Bebeğin ana rahminden ayrıldığı anda annenin kendisiyle buluşmasında olduğu gibi. Bu yönden bakıldığında yaşam gerçekten de bir ayrılıklar ve buluşmalar dizisidir
İskelede bir adam ve bir kadın
Gözlerinde hüzün mü var
Sevinç mi?
Ayrılmayı mı bekliyorlar birbirlerinden
Ya da koşup birbirlerine sarılmayı mı?
Ellerinde mendil mi var
Kim gidecekse ardından sallamaya
Yoksa derin bir özlem mi var el ele tutuşmaya
Bilemedim...
Ben, iskelede kalbimle vedalaşıyordum
Herkesten habersiz…
Kalbim; bildim bilesi ayrılıkların müptelası
Dur dese… Gitme dese
Bir ihtimal daha var dese
Ve henüz kalbim durmadan önce
-Bırak deli divane âşık olmayı birine-
“Aşka teğet geçecek kalbin” dese biri
Elveda deyip
Sırtımı dönüp gitmezdim öyle…
Kalbim paslı bir somun gibi
Ayrılıklara döne döne sökülüp gidiyor benden…
Şubat 2015- Eylül 2023