Mısır Camiü'l-Ezher Üniversitesi reislerinden meşhur Şeyh Bahît Efendi, İstanbul'a bir seyahat için geldiğinde Kürdistan'ın sarp, yalçın kayaları arasından gelerek, İstanbul'da bulunan Bedîüzzaman Said Nursî'yi ilzam edemeyen İslâm uleması, Şeyh Bahît'ten bu genç hocanın (Bedîüzzaman'ın) ilzam edilmesini isterler. Şeyh Bahît de bu teklifi kabul ederek bir münazara zemini arar. Ve bir namaz vakti, Ayasofya Camii'nden çıkılıp çayhaneye oturulduğunda, bunu fırsat telakki eden Şeyh Bahît Efendi, Bedîüzzaman Said Nursî'ye hitaben:
مَا تَقُولُ فٖى حَقِّ الْاَوْرُوبَا وَ الْعُثْمَانِيَّةِ
Yani "Avrupa ve Osmanlı Devleti hakkında ne diyorsunuz? Fikriniz nedir?" Şeyh Bahît Efendi hazretlerinin bu sualden maksadı, Bedîüzzaman Said Nursî'nin şek olmayan bir bahr-i umman gibi ilmini ve ateşpare-i zekâsını tecrübe etmek değildi. Zaman-ı istikbale ait şiddet-i ihatasını ve idare-i âlemdeki siyasetini anlamak fikrinde idi.
Buna karşı, Bedîüzzaman'ın verdiği cevap şu oldu:
اِنَّ الْاَوْرُوبَا حَامِلَةٌ بِالْاِسْلَامِيَّةِ فَسَتَلِدُ يَوْمًا مَا وَ اِنَّ الْعُثْمَانِيَّةَ حَامِلَةٌ بِالْاَوْرُوبَائِيَّةِ فَسَتَلِدُ اَيْضًا يَوْمًا مَا
Yani Avrupa bir İslâm devletine, Osmanlı Devleti de bir Avrupa devletine hamiledir. Bir gün gelip doğuracaklardır.
Bu cevaba karşı, Şeyh Bahît Hazretleri: "Bu gençle münazara edilmez.