...
Yine hüznü kırk doğuran bir kadın, bir sürgün, hiç geri dönülemeyen bir şehir, kucaklanamayan bir anne ve kanser..
“Diyorum ya hayat güzel, kadınlar çirkin.”
...
Saçı, makyajı , kıyafetiyle ünlenmeye çalışan kadınları değil, erkek zihniyetine karşı boyun eğmeyen , kötülük içinde filizlenerek baş kaldıran kadınları örnek alın, sevin..
Eyşe
"Ez diêşim wê çaxê ez heme."
Hevokeke kurt e ku di bêhnekê de ji dev dertê lê di heman demê de ewqasî dirêj e ji destpêka mirovatiyê heta niha didome û hîn neqediyaye. Rênas Jiyan bi hevoka xwe li hember hevoka "Difikirim wê çaxê ez heme." çirûskekê pêdixe... Çend sal berê ji bo xwendevanên min bilîzin min şanoyek nivîsandibû.
İkiyüzelli kilometre öteden ‘Diyarbakır
Radyosu’nun bile çok zor şartlarda
dinlenebildiği o günün şartlarında, Erivan
radyosunun Kürtçe yayınlarına çok büyük bir
alaka gösteriliyordu. Radyosu olan evlerin
çoğunda Bağdat radyosunun Kürtçe bölümü ile birlikte en çok bu radyo dinleniyordu. Özellikle
akşam programlarında Kürtçe’nin usta dengbejleri sıra ile en meşhur ve en hazin
şarkılarını söylüyordu.
Mehmet Arif Cizrawî, Hasan Cizrawî, Ayşe
Şan, İsa Pervarî, Meryem Xan ve Kavus ağa gibi
sanatçılar arka arkaya şarkılarını söyledikçe, o
zamanlar hiç Türkçe bilmeyen annemin ve
askerde çok az Türkçe öğrenebilen babamın
hüzünlendiklerini ve gözlerinin yaşardıklarını
hatırlarım. Erivan radyosu Kürtçe şarkılardan
sonra komünizm propagandası yapınca biz
radyoyu kapatırdık. Babam, annem ve binlerce
insan için o sıralar önemli olan kendi
anadillerinden birkaç parça dinleyebilmekti.
Kürtçe dinlemenin yasak olduğu o devirlerde,
evimizin umumî bir cadde üzerinde olması
hasebiyle radyonun sesinin çok fazla yüksek
olmamasına da özellikle dikkat edilirdi.
Liliyar ile birlikte düşünüp başlattığımız #46060836 etkinliği vesilesiyle okuma sürecimiz boyunca bu muhteşem değişik ve özel kitaptan bir dolu alıntı paylaştık. Bu alıntıların altına yapılan yorumlarda hem kitabı okuyan bizler hem de kitabı okumayıp da yorum yazan arkadaşlarla bir dolu
.
Mihemed Şêxo bir süre önce, Şakiro geçen yıl öldü. Çocukluğumun ve gençliğimin önemli seslerinden Ayşe Şan bundan birkaç ay önce öldü.
Bir bülbül gibi okuyan Meryem Xan, bir çağlayan gibi akan Arif Cizrewi öleli çok oldu.
Dengbêjler artık ölüyor.
Neden derseniz ruh, kadın-erkek ayırmaksızın asla yaşlanamadığından, ait olduğu bedenin ihtiyarladığını bir türlü algılayamıyor.
Beden yaşlanıyor, gözler görmez, kulaklar duymaz, dizler tutmaz, cilt kırış kırış oluyor ama o haddini bilmeyen ruh, her daim hep genç! Sabahları saçını tararken veya tıraşını olurken aynada aksini gören ruh gözüne perde inmiş gibi asla kabul edemiyor yaşlandığını!
Bir de suç ortağı var... Gönül!
Aşkı da tutkuyu da ilgiyi de bilgiyi de eğlenceyi de, şan şöhreti de istemeye devam ediyor bu ikisi, ta ki bir kişi veya bir olay hatta bazen Uslan artık ey gönül, ihtiyar olmakta gibisinden bir şarkı, akıllarını başlarına getirene dek!
Ruh ve gönül ikilisi hadlerini bilmeyi öğreniyorlar sonuçta!.."