Ayşe Nur

Ibn-i Ömer (Radıyallahu Anhuma) dan rivayet edilmiştir ki, Efendimiz (Sallalla-hu Aleyhi ve Sellem): Gök gürültüsü ve yıldırım sesi duyduğunda : اللهُمَّ لَا تَقْتُلْنَا بِغَضَبِكَ وَلَا تُهْلِكْنَا بِعَذَابِكَ وَعَافِنَا قَبْلَ ذَلِكَ * "Ey Allahım! Bizi gazabınla öldürme, azabınla helâk etme ve bize azabın gelmeden önce afiyet ver." diye dua ederlerdi. (Tirmizi, Daavat:50, A. b. Hanbel:2/101)
Reklam
Bilinmelidir ki muhtedi, hidayete eren kişi dünyayı ve adetlerini terk ettikten sonra, taat ve ibadetle meşgul olan kişidir. Yoksa her istediğine uyan ve nefsinin isteklerini hidayet zanneden değildir.
Tuhaftır, son zamanlarda içimdeki seslerin kime ait olduğunu ayırt eder oldum. Bir masanın başında karşılıklı münazara eden iki kşi, bunlardan birisi sürekli yüksek tonda ve öfkeli sesiyle hesap sorucu, diğeri yetmiş yaşında bilge bir nine edasıyla öbürünün her çıkışına sakince cevap verici... Birisi olumsuzluk peşinde koşmayı hayatımı felç etmeyi kafayı koymuş durumda diğeri sırtımı sıvazlayıp sakince devam et, sadece sana gösterilen yolu yürü ilerisini düşünme, bismillah de ve adım at, sefer edene zafer nasip olacaktır diyor....
İşte bugün de geçti. Allah'a yarayacak bir iş yapmadım, diyen bir yakınına Dost: "İntibah, uyanıklık da ibadettir." diye karşılık verdi.
Huzur ve gönül zevki, rûhun, dünya dedikoduları ile kalben takıntısının kesilmesine bağlıdır
Reklam
16,8bin öğeden 7 ile 12 arasındakiler gösteriliyor.