"... Şuur, başımıza nasıl yakmayan bir yıldırım gibi düşer. Tolstoy daha dokuz aylık bir çocukken kendisinin banyoya sokulduğunu hatırlıyor. İlk duygusu bir haz! Benimki müthiş bir ıstırap ile başladı. "
Şehirlerin neden kadınlara benzetildiğini o gün anladım; çünkü bir şehri ancak ciğerinden sökülen ve sonunda seni yakıp tüketecek bir yeminle çözebilirsin.
Yeryüzündeki bozguncularla mücadele etmeye çalışan yedi arkadaştık. Belli aralıklarla bir araya gelip bir yer sofrasının etrafında toplaşır gibi halka yapar, hıncımızı üleşirdik. Bir gün aramızda en delişmen olanı ayağa fırlayarak; " bu böyle devam edemez! " diye haykırdı.