İkidebir, "Neden ilerlemiyoruz?" diye kendi kendimize sorar, hırçınlaşırız. Yüzyıldanberi gözü bağlı dolap beygiri gibi, hep aynı sorunların yöresinde döner durursak, nasıl, söyleyiniz, nasıl ilerleyebiliriz?
Beşyüz lirayla, beşbin lirayla, beşyüzbin lirayla, yakında konacağı büyük bir miras umuduyla, resmi koltukla, makam arabasıyla evlenmiş ne kadar çok kadın vardır.
....
Yalnız kadınlar mı böyle? Erkekler başka türlü mü sanki! Ne kadar çok koca vardır ki, karılarıyla değil, karılarının balkonuyla, küpeştesiyle, bodoslamasıyla evlenmişlerdir.
Karıkocalar birbirlerine,
- Sen benim neyimle evlendin? diye sorsalar, alınan yanıtın kaçta kaçı doğrudur derseniz...
Yol hiç bitmez, uzar gider
Başladığı kapıdan
Az gittik uz gittik ama
Gücüm yettikçe yola devam
Bacaklarım yorulsa da
Yürürüm varana dek anayola
Yollarla işler birleşir orada
Bilmem sonra yolculuk ne yana
"The Road goes ever on and on
Out from the door where it began.
Now far ahead the Road has gone,
Let others follow it who can!
Let them a journey new begin,
But I at last with weary feet
Will turn towards the lighted inn,
My evening rest and sleep to meet."
"Yol hiç bitmez, uzar gider
Başladığı kapıdan
Az gittik, uz gittik, vardık uzağa
Ama artık başkası devam etsin yola!
Başlasın yepyeni bir yolculuk
Ama ben yorgun bacaklarımla
Döneceğim ışıklı hana
Dinlenip akşam uykumu almaya."